Sayın Bahçeli'yi yeni anlıyoruz

Sayın Bahçeli'yi yeni anlıyoruz

28 Şubat süreci koca Demirelleri ve Ecevitleri bitirdi. O süreçte son derece sesiz, saygılı, etliye sütlüye pek karışmayan uysal bir lîder vardı: Sayın Devlet Bahçeli.
Gazi üniversitesi’nde öğretim üyesi iken, MHP gençliğine el altından çok yardım ettiğini yakından biliyorduk. Ve kendilerini çok seviyorduk.
12 Eylül 1980 Darbesi olunca MHP kadroları tümüyle içeriye alındı. Yıllarca askerî mahkemelerde yargılandılar. Agâh Oktay Güner kardeşimiz, askerî mahkemeye cevapsız kalan bir soru sordu: “Fikrimiz iktidarda, bizler buradayız! Bu nasıl iş?” dedi. Haklıydı.
Rahmetli Türkeş tutuklu olarak askerî hastanede yatıyordu. Askerî Dr. Selim Kaptanoğlu aracılığı ile sık sık görüşmemiz mümkün oluyordu. Sayın Türkeş, partinin ayakta durmasını istiyordu. MHP değişik isimler altında, değişik kişilerin başkanlığında, varlığını devam ettirmenin çabası içindeydi. O zamanlar Sayın Bahçeli’nin adı hiç geçmiyordu.
Türkeş’in ölümünden sonra, MHP kaynamaya başladı. çekişmeli ve kavgalı kongrelerden sonra, Sayın Bahçeli MHP Genel Başkanı oldu. Eski emektar partililere ve kavgacı ülkücülere pek yüz ve önem vermedi. Hatta bazılarını tartaklatarak dışarı attırdı.
Ne yapmak istediğini anlayamıyorduk. Sayın Ecevit Başbakandı. ülkede anarşi almış başını gidiyordu. O arada iktidar değişikliği oldu. Bir koalisyon hükûmeti kuruldu.
Muhterem Erbakan Başbakan oldu. Sayın Tansu çiller de başbakan yardımcısıydı.
Kartel medyasının yalan, iftira ve İRTİCA yaygaraları ile bir brifingler devri başlatıldı. Bütün sivil kurum ve kuruluşlar askeriyenin emrine girdiler. Ortam oluşturuldu. 28 Şubat postmodern darbesi yapıldı. Erbakan iktidardan düşürüldü. Seçimlere gidilecekken, beklenmedik bir gelişme oldu. 30 bin kişinin katili Bölücü APO Amerikalılar tarafından yakalattırılarak, paketlenip Türkiye’ye teslim edildi. Ecevit Hükümeti büyük güç ve itibar kazandı. İlk seçimlerde bunun sonucu ortaya çıktı. Ecevit’in partisi birinci, MHP ikinci parti olmuştu. Sayın Mesut Yılmaz’ın ANAP’ı ise ancak varlığını sürdürebilmişti. Birinci planda askerler pek görünmüyordu. Ancak iktidarın onların güdümünde ve avucunda olduğunu bütün dünya biliyordu. 28 Şubat dönemi Türk tarihinde görülmemiş derecede tahripkâr bir devirdir.
öyle ki toplumda açtığı yaralar bugün bile tam sağalmış değil. Bütün o dalgalanmalar ve çalkantılar arasında Sayın Bahçeli’nin hiç sesi çıkmıyordu. O kadar ki, halk arasında adı Ecevit’lerin uysal çocuğuna çıkmıştı. Bir gün hiç beklenmedik bir olay oldu.
Daha seçimlere 1-2 sene varken, Sayın Bahçeli ilk çıkışını yaptı. Koalisyon lîderi ortaklarını 3 Kasım'da seçime gitmeye zorladı. çok sonraları, Sayın Bahçeli'nin olumlu tutumundan anladık ki… O çıkışı dahiyane bir manevra imiş. Eğer öyle yapmasa da koalisyondan sessizce ayrılsaydı Erbakan da çiller de hükümet ortağı olmaya balıklama atlarlardı. 28 Şubatçılara hangisi: “Biz size karşıyız. Onun için koalisyona girmeyiz” diyebilecekti? Belki ülke hükümetsiz kalmazdı ama… Postmodern darbeciler, daha çok azarlardı. Millî ve manevî sahalardaki tahribat, bin misli artardı. ülke belki de bir Askerî Diktatörlük'de karar kılardı. O zaman da Türkiye bugünkü Pakistan’ın içine düştüğü durumdan daha kötü ve daha kanlı bir duruma düşebilirdi. Sayın Bahçeli son seçimlerden sonra, hep olumlu adımlar attı. AK Parti iktidarının memleket lehine attığı bütün olumlu adımlarını samimiyetle destekledi. Birkaç gün önce de yıllardır millete kan kusturan, kanunsuz başörtü yasağına karşı çıktı. İktidardan, yeni Anayasa’nın 4. fıkrasında bir değişiklik yapmasını istedi. önerisi son derece açık, sade ve netti. Devlet hayatında vatandaşlar arasında ayırım yapılamayacağını söyledi. Devlet hayatında “Hizmet alanlar da, verenler de, eşitlik ilkesine göre hareket etmelilerdir” dedi. Ve önerdiği fıkranın eşitlik ilkesine dayalı metninin de nasıl olması gerektiğini açıkladı. öylesine güzel düşünülmüş bir metin ki, o fıkra 10. maddeye ilave edildikten sonra, en karamsar, baskıcı, kuşkulu ve kötü niyetli provokatörler bile söyleyecek bir söz bulamayacaklardır. Şimdilik, ilk seçimlerde MHP’ye anamuhalefet olma kapıları ardına kadar açılmıştır. Bu vatanperverlik ve sağduyu ile en yakın seçimlerde MHP iktidara en yakın aday parti gibi görünüyor. önceleri yaptığımız bazı ağır tenkitlerden dolayı, şahsen ben Sayın Bahçeli’den özür diliyorum. Gelecekteki başarılarını da şimdiden tebrik ediyorum. Sevgi, saygı ve dualarımızla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi