Davos, Erdoğan ve diplomatik lisancılar
Terörü kuruluş çalışmalarıyla başlatmış ve BM masasında kurulduğu günden beri kendine ve bölgeye barış ve huzur yüzü göstermemiş İsrail’in başkanı Peres’e verilen “Nobel Barış Ödülü”nün geri alınmasını istiyor Norveç milletvekili Espen Johnson. İspanya Yüksek Mahkemesi, Siyonist liderleri savaş suçu işledikleri gerekçesiyle 7 gün içinde mahkemeye çağırıyor. BM İnsan Hakları Özel Raportörü Richard Falk, savaş suçu konusunda İsrail’de bağımsız bir soruşturma isteyen rapor yazıyor. Fransa Yahudisi Endry Noshi’nin, “İsrail’den utanç duyuyorum”; ABD’li Yahudi Roseanne Barr’ın “İsrail, bir Nazi devletidir” gibi sözleriyle en ünlü Yahudiler, İsrail’in vahşet politikasını yüksek sesle yerden yere vuruyorlar. Venezuela Devlet Başkanı Hügo Chavez, Bolivya Cumhurbaşkanı Evo Morales, İsrail ile diplomatik ilişkilerini askıya alıyor. Ve nihayet ABD Siyonist lobilerinin temsilcisi ve İsrail için BOP işgal ve yeniden şekillendirmenin, bu zulmün sembolü durumuna gelen Başkan Bush’a, Irak’lı Gazeteci Muntazar El-Zeydi’nin attığı ayakkabı, ayakkabı firmasına ün kazandıracak derecede insanlık vicdanında zulme karşı direnç oldu. Bütün bunlar gösteriyor ki zulüm kan kaybediyor.
Erdoğan’ın haklı çıkışı, zulme karşı duruşu bütün dünya önünde taçlandırmıştır. Zulmün zevaline hız kazandırmıştır. Bu değişim, global dünyanın yaşadığı büyük değişimdir. Kolay değildir ama olacaktır. Zulmün zevalini engelleme imkanı yoktur. Masonluk gibi evrensel gizli örgütler, temel dayanaklarını kaybedecekleri için bu değişimi engellemeye çalışacaklar ama faydasız. Vakit gelince ölüme çare bulunmaz.
Erdoğan’ın Davos’taki kısa ve güçlü ifadesi, yalnız kendi ve ülkesinin onurunu korumadı, bu tavır ve söz, 4 önemli işi birden yaptı. 1) Perres’in haksız saldırıları, moderatörün söz hakkını ihlal, söz kesme, omuzdan çekiştirme edepsizliklerini, hikaye türü laflarla değil, gerçekle ve eylemle reddetti. 2) Yanlış düzeltmekle kalmadı, hakkın şahitliği oldu. 3) Gazze vahşetiyle ikaz edilmesi bir kere daha zaruret haline gelen Peres’i, 85 yıllık ömründe ilk defa özür dileme noktasına taşıyarak, İsrail’in pervasız gidişini kontrol etmesi için, tüm dünya önünde sarsıcı bir çağrı yaptı. 4) Her yaptığı yanına kar kalan, BM kararlarını çöpe atan bir zalime, “Hayır!” demekte öncü oldu.
Türkiye’deki İsrail severler lobisi, birden telaşa düştü. Peres’in, Başbakan ve Türkiye’den özür dilemesine gönlünü razı edemedi ve alışkanlığına ters gördüler ki, “Özür dilememiş de telefon etmişmiş” gibi ipe sapa gelmez tevillere saptılar.
Hatta, CNN Türk, olayı tersine çevirerek, Peres’in Erdoğan’ı aramasını, “Davos’ta kriz, Erdoğan Peres’i aradı”, “Son dakika anonsu” diye haber altı yazı geçti.
Diplomatik lisan kıvırması:
A.N. Sezer Başbakan Ecevit’e anayasa fırlattı, felaketler doğdu, üslup uygun; Başbakan’ın memurlara verdiği yemekte, mönüde bulunmayan içki ısmarlamanın üslubu aşan edep dışılığına alkış; Yüce Meclis’e, “Görevinizi yapar Cumhurbaşkanı seçerseniz, O’nu köşke çıkarmayız” türü meydan okumaları Türkiye’ye layık görenlerin, bu Peres perestlikleri dikkat gerektiriyor. Yüzlerce çocuğu şehit eden bir vahşet “öldürüyorsunuz” denmeden nasıl anlatılır?
Sermaye medyası ve reklam kaynağı, belli sermayenin kontrolündedir. Bu bakımdan İsrail yandaşlığı bazıları için, akla ve vicdana karşı da olsa bir tutsaklık konusudur. Ama bizdeki kadarı yine de fazla. Hadise, Yunan devlet televizyonu NET’in dahi, “Erdoğan Davos’ta, gezegendeki çok kişinin söylemek istediklerini dile getirdi” dediği derecede açıktır. Karşı çıkmak cinnettir. Diplomatik üslup, hakikatleri çarpıtmak, örtmek, görülmez ve fark edilmez hale getirmek için değil, hakikatlerin bütün netliği ile herkes tarafından görülüp anlaşılmasını sağlayacak üsluba sahip olmaktır. Öyle olmalı ve öyle kalmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.