Gazze: Ümmetin İntifadası
Geçen hafta; Gazze’nin bir “direniş ve diriliş” mektebi olduğunu söylemiş ve Gazze direnişinin “Ümmetin İntifadası”na dönüştüğünü vurgulamıştık. Bugün, sadece Filistin mücadelesinde değil, ümmetin öze dönüş mücadelesinde de bir “milat” olarak kabul edilmesi gereken Gazze direnişinin; tüm İslâm dünyasında nasıl bir topyekun dirilişe vesile olduğunu anlamaya gayret edelim. Ve hemen söyleyelim ki; bizim hayır sandığımız şeyler şer, şer sandığımız şeyler ise hayır olabilir. (Bakara, 216)
Öncelikle, Gazze direnişinin, can yakıcı ölümlere, yıkımlara, yaralanmalara rağmen pek çok açıdan önemli ve belirleyici bir “zafer” olduğunu söylemeliyiz. Dünyanın en donanımlı ordularından birine sahip olan katil İsrail, sadece binaları yerle bir etmiş, masum sivillere ve çocuklara acımasızca kıymış, ama Hamas’ın askeri gücüne hiçbir zarar verememiştir. Dahası, İsrail ordusunun Hamas’la göğüs göğse savaşa cesaret edemeyecek kadar korkak olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Mertçe savaşı göze alamayan korkaklar, kahpece yöntemler kullanarak gaddarlık yapmakta sınır tanımazlar ve hiçbir insani kurala da uymazlar. İki yıl önce Güney Lübnan’da Hizbullah’ın 33 günlük direnişi karşısında onca teknolojik üstünlüğüne rağmen ciddi kayıplar veren İsrail ordusu, bu kez Hizbullah’tan çok çok daha az silaha ve imkâna sahip olan, üstelik de senelerdir her yandan kuşatma altında bulunan Hamas karşısında açık bir “yenilgi”ye uğramıştır. Artık, İsrail’in yenilmezlik efsanesi tamamen bitmiştir.
22 günlük Gazze direnişini “Hamas’ın Zaferi” olarak görmemizi gerektiren ikinci husus da, artık Filistin davasının yegâne sahibinin Hamas haline gelmesidir. İşbirlikçi Mahmut Abbas ve benzerleri, bundan böyle Filistin halkı ve İslâm âlemi nezdinde Filistin’i temsil etme hakkına sahip olamazlar. Ayrıca, Mısır ve Suud gibi, kapalı kapılar ardında İsrail’e “Hamas’ın işini bitirin” diyecek kadar alçalan ve meşruiyetlerini tamamen yitiren rejimlerin, artık rahat koltuklarında oturmaları beklenemez.
Gazze direnişinin bizce en önemli sonucu ise, ümmet plânında ve hatta küresel ölçekte topyekun bir dirilişin fitilini ateşlemiş olmasıdır. İşte bu ateş “ümmetin intifadası” hatta “insanlığın intifadası” olarak adlandırılmayı hak edecek bir ayağa kalkışı, adeta bir “ba‘sü ba‘de’l-mevt”i işaret etmektedir. Gazze’de sınır tanımaz boyutlara varan Siyonist saldırganlığa karşı Hamas’ın meşru müdafaa hakkını kullanarak kahramanca direnmesi, başta İslâm dünyası olmak üzere tüm dünya halklarının İsrail’e tepki seline ve Gazzelilere yardım seferberliğine yol açmıştır. Müslüman dünya, şimdiye kadar görülmemiş biçimde Gazze için ayağa kalkmış, Siyonizm’e karşı vakur tepkisini ortaya koymuş ve Filistinli kardeşleri için bütün maddi imkânlarını seferber etmiştir. Siyonist sermaye ürünlerine yönelik boykot hareketi de ciddi anlamda sonuç vermeye başlamıştır. Keza, dünya ölçeğinde de Siyonist vahşete yönelik tepki hiç bu kadar yaygın ve etkin olmamış; dünyadaki etkinliği herkesçe malum Siyonist medyanın “anti semitizm” yaygaraları bu kez havada kalmıştır. Venezüella ve Bolivya gibi ülkelerin halklarının ve yönetimlerinin İsrail’e karşı tepkileri de bu bağlamda oldukça anlamlıdır.
Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’ta Şimon Peres’in şahsında Siyonist küstahlığa verdiği tarihi ders ile bu çıkışın İslâm dünyasında meydana getirdiği dalgalanma ise, gerçekten çok iyi değerlendirilmesi ve üzerinde derin analizler yapılması gereken çok anlamlı ve önemli bir gelişmedir. Gönüller dolusu tebrik ve takdiri hak eden bu tarihi çıkış; Müslüman toplumların derûnunda saklı olan “ümmet bilincini” ve ortak düşmana karşı “birlik ruhunu” açığa çıkarmıştır. Daha önceki yıllarda D-8 Projesi ve benzerleri ile uç veren birlik arzularının, küçücük bir adımla nasıl “kuvveden fiile” çıkabileceği Davos olayı ile pekâla anlaşılmış olmalıdır. Uzun yıllar hatta asırlar boyu birbirinden uzak kalan, aralarına suni sınırlar ve türetilmiş düşmanlıklar sokulan ümmet, bütün bunları bir anda aşabileceğini ve ortak duyarlıklar etrafında bir anda ayağa kalkabileceğini ispatlamıştır. Şimşek ve yıldırımlarla gelen sağanak yağmurların bir anda sele dönüşmesi misali, bir buçuk milyarlık İslâm âleminin minnacık Gazze’ye sıkıştırılmış bir buçuk milyonluk parçasının uğradığı şiddetli saldırı ve sergilediği direnişle başlayan Filistin’e destek sağanağı, şimdi “ümmet seline” dönüşmeye hazırdır.
İmdi, ümmetin öncülerine düşen görev; Gazze direnişi ve Davos çıkışı ile bir anda patlayan diriliş çağlayanını bilinçli ve uzun vadeli çalışmalara, organizasyonlara ve birlik çabalarına dönüştürmektir. Gazze direnişi ile ataletini, miskinliğini ve umutsuzluğunu bir anda üzerinden atan ümmetin coşku seli kararlı, istikrarlı ve sebatlı bir cehde/cihada dönüştürülebilirse, asıl zafer işte o zaman kazanılacaktır. Unutmayalım ki, 1969’da Mescid-i Aksa’nın Siyonistlerce yakılma girişimi üzerine halkı Müslüman olan devletler bir araya gelmiş, ardından İslâm Konferansı Teşkilatı kurulmuş, ama o günden bu güne Müslüman dünyanın derdine derman olacak ciddi hiç bir icraat ortaya koyamamıştı.
Şimdi, anlık tepki ve duyarlıkları uzun soluklu çabalara dönüştürme zamanıdır, vesselam.
NOT: 7 Şubat Cumartesi, saat 18.00’de Fatih AKV’de Mahmut Toptaş hocamızla ‘Geçmişten Geleceğe’ sohbetimiz var. (Tel: 0212-5337202)
-Aynı akşam saat 19.00-22.00 arası Abdi İpekçi Spor Salonu’ndaki Filistin Dayanışma Gecesi’ne katılmanızı bekliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.