Barışa değil, İsrail'e destek verilmiş olmuyor mu?
İsrail, Gazze'ye 22 gün boyunca sürdürdüğü saldırılarla canlı cansız ne varsa yok etmeye çalıştı. Bunun sonucu olarak bin 400 Gazzeli bu saldırılarda hayatını kaybederken 7 bini de yaralandı. Bunun yanında evleri başlarına yıkılan 300 binden fazla Gazzeli de sokakta yaşamaya mahkum edildi.
Buna karşılık dünya İsrail'e yeteri tepkiyi gösterdi mi?
Hayır. Bazı müslüman ülkelerde yapılan miting ve yürüyüşlerde halk galeyana geldi ama halk tepkisinin İsrail'e bir yaptırım gücü olmadığı için bu teröristler bildiklerini okumaya devam ettiler. İsrail, istediği kadar vurdu ve canı istediğinde de saldırılarını durdurdu. Ancak, bu saldırıların durduruluşu saldırılara son vermek anlamına gelmiyordu. Çünkü, zaman zaman Gazze'yi vurmaya devam etti, ediyor.
Bu arada Türkiye, Filistin ve İsrail arasında barışı sağlamak için harekete geçmiş bulunuyor. Yapılması gereken budur ve buna kimsenin bir diyeceği yok. Ancak, bu barışı sağlama çabalarının sadece İsrail'in isteklerinin kabulü üzerine bina edilmiş olması insanı şaşırtıyor. Sanki tüm bu çabalar barışı sağlamak için değil de İsrail'in isteklerini yerine getirme çabasına dönüşüyor. Bu satırları okur okumaz yine bazı AKP'lilerin küfürnameler göndermek için harekete geçeceklerini biliyorum. Artık onların ne ölçüde hazımsız olduklarını biliyorum ve hiç de önemsemiyorum. Ancak, biraz sabırlı olurlarsa bu yazacaklarıma onların da hak vereceklerini düşünüyorum.
İsrail saldırıları sonucu Gazzeli Filistinlilerin uğradığı kayıpları yukarıda aktarmaya çalıştım. İşte bu saldırıların arkasından başlatılan barışı sağlama çabalarının ilk adımı Hamas'ın elinde esir bulunan bir İsrail'li askerin serbest bırakılması talebi olunca insan şaşırıyor. İsrailli bir askerin hayatı bu kadar kıymetli ise ki insan olarak elbette kıymetlidir ama ya Gazze'nin son bir ay içinde verdiği bin 400 şehitin hayatının hiç mi önemi yok? Bu arada büyük bir kısmı sakat kalan 7 bin yaralı da mı kimseyi ilgilendirmiyor?. Tek önemli olan İsrail ve İsrailliler mi?
İsrail Filistinliye kıymet vermiyor, onları insandan saymıyorsa arabuluculuk yapamak adına hep İsrail'in isteklerini Filistin tarafına aktarmanın anlamı olabilir mi? Diyelim ki anlamlı, bu çabalar kalıcı barışı getirebilir mi? Bırakın tüm bunları İsrail'in gerçekten barış istediğine arabuluculuğa soyunanlar inanıyor mu?
Bugünkü gelecekteki İsrail yöneticilerinin Büyük İsrail idealinden vazgeçtiklerine dair barış için arabuluculuk edenlerin elinde bir delil var mı? Çünkü, İsrail'i yönetenler Büyük İsrail düşüncesini terketmedikleri sürece sadece Filistinliler ile İsrail arasında değil bölgede kalıcı barışa uzanmak mümkün olmaz. Bu gerçeği akıldan çıkarmamak lazım.
Yine ülkemiz yetkilileri Filistin ile İsrail arasında barışın sağlanabilmesi için Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile Hamas'ın birleşmesini istiyorlar. Bilinmelidir ki bu da İsrail'in istediği bir husustur. İsrail, Hamas direncini kırmak için ısrarla Hamas'ın kendisini feshetmesini istiyor. Diyebiliriz ki İsrail'in barıştan anladığı Filistin'deki grupların kendisine teslim olmasıdır. Bunun anlamı da İsrail neyi uygun bulur, kendilerine ne kadar hak tanırsa Filistinlilerin bununla yetinmesidir.
Böyle barış olur mu? Barış için iki taraftan biri sürekli isteklerde bulunuyor, karşı taraf bu istekleri kabul etmek durumunda kalıyorsa bunun adı dayatmadır, teslim olmasının istenmesidir. Dünya kuruldu kurulalı bir tarafın teslim bayrağını çekerek savaşın bitmesine barış denemez.
Bu arada önceki gün bir İsrailli yetkilinin, "Hamas Gazze'deki bir casusluk şebekemizi çökertti" açıklaması dikkat çekiciydi. Bu casusluk şebekesinin kimlerden oluştuğu, bunların içinde bulunan Filistinlilerin hangi örgütlere mensup oldukları çok önemlidir. Bu casusluk şebekesini Hamas çökerttiğine göre sanıyorum şebeke içinde Hamas mensupları yoktu. Bu noktada nasıl olacak da Hamas İsrail'e casusluk yapan bir takım örgütlerle bir araya gelecek? Gelirse Filistin halkının bundaki kazancı ne olacak?
Daha pek çok soru sıralamak mümkün. Ancak, barış için baskı yapılacak tarafın Hamas olmadığı, tüm baskıların İsrail'e yönelmesi gerektiği gerçeğini unutmamak gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.