Peygamberimizin nesline Osmanlı’nın hürmeti
Yesrib'i, Medine-i Münevvere yapan Allah Rasûlü Hz. Muhammed (s.a.v.)'in teşrifleridir. Böylece şehir, Nurlu Şehir, Aydınlık Şehir, tozunun dahi şifa olduğu şehir olmuştur. Saygılı davranılan şehir olmuştur.
Medine-i Münevvere 1520'den 1920'ye kadar tam 400 sene Osmanlı'nın saygıda kusur etmediği, ihtiyaçlarının giderilmesi için surre alayı gönderildiği bir şehir olmuştur.
Medine-i Münevvere'nin anahtarlarının kendisine teslim edildiği hafta Halep'te (Suriye'nin vilâyeti) okunan hutbede Hakimu'l-Haremeyn (Haremlerin hakimi) şeklindeki ifadeye hemen itiraz edip Hadimu'l-Haremeyn (Haremlerin hizmetkârı) diye düzelten Yavuz Sultan Selim'in hizmetçisi olduğu mübârek şehir...
Medine-i Münevvere ve Mekke-i Mükerreme sahabe-i kiram, tabiin ve bazı büyük imamlardan sonra lâyık olduğu saygıyı Osmanlı'dan görmüştür.
Osmanlı, Peygamber soyudur diyerek bölge halkını askere bile almayacak kadar Hicaz'a saygılı davranmıştır.
Sultan Yavuz Selim Han'dan itibaren Mekke-Medine, tarihinin en büyük imarına sahne olmuştur. Nerede kutsal mekân varsa orası unutulmasın diye oraya mescidler, ziyaretgâhlar yapılmıştır. 1985'lere kadar Medine-i Münevvere'ye gidenler:
• Kuba'da Osmanlı'nın inşa ettiği Kuba Mescidi'nde namaz kılıyorlardı.
• Kuba'da Efendimiz'in misafir olduğu evi ziyaret ediyorlardı.
• Osmanlı'nın inşa ettiği Mescid-i Kıbleteyn'de namaz kılıyorlardı.
• Osmanlı'nın inşa ettiği Cum'a Mescidi'ni ziyaret ediyorlardı.
• Osmanlı'nın inşa ettiği Hz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Zeynep, Gamame mescidlerini görüyorlardı.
• 1960'lı yılların başında Medine-i Münevvere'ye gidenler Cennetü'l-Bâki Kabristanlığı'nda Sahabe-i Güzin'in irili ufaklı türbelerini görüyorlar ve kimin nerede medfun bulunduğunu biliyorlardı.
• Yine aynı tarihlerde gidenler Uhud'u ziyaret edenler Hz. Hamza ve arkadaşlarının türbelerini ve şehid cesedini meleklerin yıkadığı sahabenin türbesini ziyaret ediyorlardı.
Hz. Peygamber Efendimiz'in bulunduğu, uğradığı, işaret buyurduğu her mekânı Medine-i Münevvere'yi ziyaret edenler tahattur (hatırlıyorlar) ediyorlardı.
• 1915'lere kadar Osmanlı'nın Medine-i Münevvere'nin Anberiye'deki tren istasyonuna İstanbul/Haydarpaşa'dan kalkan tren, pasaportsuz, vizesiz yolcu taşırdı. İstanbul'dan gelen yolcuları Medine halkı coşkuyla karşılardı.
• Bilindiği gibi Peygamberimiz Efendimiz'in torunlarından Hz. Hüseyin soyundan gelenlere "Seyyid", Hz. Hasan soyundan gelenlere "Şerif" denir.
Osmanlı Sultanları da, Osmanlı topraklarına gelen seyyid ve şeriflere, başka memleketlerde örneğine az rastlanır şekilde, rahat ve huzur içinde yaşamaları için gereken her türlü hizmeti yapmışlardır.
Padişah cüluslarında Osmanlı sultanlarına ilk önce nakibüleşraf (seyyid ve şeriflerin idarecileri) bey'at edip duâ ederlerdi.
Bayram tebriklerinde Padişah, nakibüleşrafın tebriğini ayakta kabul ederdi.
Nakibüleşraflara padişah tarafından zemzem dağıtma vazifesi ve adalet divanı reisliği gibi yüksek memuriyetler verilirdi.
Osmanlı saltanatı ile beraber nakibüleşraflık müessesesi de tarihe karıştı. Fakat Peygamber soyundan gelenler memleketimizin birçok yerinde halen sessiz sedasız hayatlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.