Saadet'in farkı çözüm sunuşunda
Saadet Partisi'nin bu seçimler için belirlediği ana slogan diğer partilerden farklı oluşunu vurguluyor. "Fark var, Saadet var" şeklinde ifade edilebilen bu vurgunun laftan ibaret olmadığı Genel Başkan Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un konuşmalarını izleyen ve kulak verenler tarafından açıkça görülüyor. Çünkü, Kurtulmuş konuşmalarını diğer partiler gibi, sadece karşılıklı suçlamaya ayırmıyor. Adam oldun, olamadın, namertsin, ben değil sen namertsin gibi siyasi parti liderlerine yakışmayan bir üslup sergilemiyor. Çünkü, bu tür karşılıklı laf yarışının ülkeye hiçbir yararı olmadığı gibi halkın dikkatinin gereksiz yerlere çekiliyor olması sebebiyle zararının farkında.
Saadet'i diğer partilerden ayıran farka Kurtulmuş'un son doğu gezisi sırasında gazetecilerle sohbeti sırasında dile getirdiği bir hususu aktararak dikkat çekmek istiyorum.
Sayın Kurtulmuş ülkenin öncelikli konusunun yeni bir sivil anayasa hazırlanması olduğu tespiti yaptıktan sonra seçimlerin hemen arkasından bu hususta harekete geçilmesi için partilere teklif götüreceklerini söylüyor. Ben de bugün şu ya da bu vesileyle yaşadığımız sıkıntıların temelinde mevcut anayasa ve yasal durumun yattığını düşünüyorum. Elbette anayasanın değişmesi konusunda Başbakan Erdoğan'ın da görüş belirttiğini biliyoruz. Ancak, Başbakan'ın bu konudaki sözleri dikkatlice incelendiğinde görünen husus, yeni bir anayasa yapmaktan çok bazı maddelerde yapılacak değişiklikten ibaret. Bu arada da özellikle CHP ile değişiklik hususunda uzlaşma aranacağını sık sık dile getiriyor. Böyle bir uzlaşmanın sağlanması pek mümkün görünmediği gibi, sağlansa bile CHP ile uzlaşarak yapılacak bir anayasa değişikliğinin yeni bir tarafının olmayacağı kesindir. Bu bakımdan Sayın Kurtulmuş'un teklifi tüm bu tereddütleri ortadan kaldırıcı, bir kaç maddelik anayasa değişikliğinin çok ötesinde yeni bir anayasa yapılmasını öngörüyor ve bunun için bir Kurucu Meclis oluşturulması gerektiğini savunuyor. Sanıyorum gerçek çözüm de böyle sağlanabilir.
Elbette Kurucu Meclis'in yapısı üzerinde farklı teklifler ileri sürülebilir. Oluşacak Kurucu Meclis'in sayısından tutun da nasıl oluşacağına kadar değişik şeyler söylenebilir. Ancak, bir Kurucu Meclis oluşturulmasında zaruret vardır. Çünkü, yeni bir anayasa hazırlandı ve Meclis'ten geçti diyelim. Mevcut Meclis'in Kurucu Meclis niteliğinde olmadığı, bu sebeple de yeni bir anayasa hazırlayamayacağı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi'ne iptal talebiyle gidilebilir.
Şahsen böyle bir yaklaşımı Meclis'in yetkilerine müdahele sayanlardanım. Bu Meclis'in de yeni bir Anayasa yapabilmesi gerektiğini düşünenlerdenim. Ancak, yukarıda izaha çalıştığım sıkıntıyı ortadan kaldırmak için ya seçim yoluyla yeni bir Kurucu Meclis oluşturulmalı ya da alınacak bir erken genel seçim kararı ile tüm partiler milletten yeni anayasa hazırlanması hususunda yetki istemeli ve seçim kampanyasında nasıl bir yeni anayasa istediklerini halka sunmalıdırlar. Seçmen de bu sunulan teklifler doğrultusunda oyunu kullanmalıdır. Böylece hem anayasa yapılmadan halka bigi verilmiş ve yetki istenmiş, hem de oluşacak Meclis aynı zamanda Kurucu Meclis statüsü kazanmış olur. Bunun dışında bir de alınacak seçim kararı ile milletin önüne iki sandık konulabilir. Bu sandıklardan birisi milletvekili, diğeri de Kurucu Meclis üyelerinin seçimi sandığı olur. Kurucu Meclis'in görevi yeni bir anayasa hazırlanması ile son bulur.
Partiler, Kurucu Meclis için gösterecekleri adayları mümkün olduğunca konunun uzmanları ve farklı alanlarda birikimi olanlar arasından belirleyebilecekleri için konunun sürüncemede kalması da önlenmiş olur.
Bütün bunların olabilmesi için iktidar ve diğer muhalefet partlerinin biran evvel birbirlerini suçlamadan öte bir anlam ifade etmeyen laf yaşırışından vazgeçmeleri gerekiyor
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.