CHP niçin milletin desteğini alamaz?
CHP belki darbelerin arkasından koalisyonlarla hükümeti kurmuştur ama tek başına millet onu iktidar yapmamıştır. Bu gerçek 1950 seçimlerinden bu yana hiç değişmemiştir. Millet CHP'ye sırtını döndükçe CHP'liler öfkelenmiş, millete karşı saldırıya geçmişlerdir. Halbuki millete kızmak yerine bu millet bizi neden iktidar yapmaz diye sorsalar ve sebeplerini bulmaya çalışsalar belki gittikleri yanlış yoldan dönebilirler. Ancak, CHP'nin bu inadım inat tavrından, milletin değerleri ile kavga etmekten vazgeçmeye hiç niyeti olmadığı için CHP'nin kesinlikle tek başına iktidar olamayacağını söylemek mümkündür.
Bu bakımdan merkez sağ partilerin milleti "Aman bölünmeyin, sonra CHP iktidar olur" söyleminin aslı astarı yoktur. Sadece merkez partilerinin geniş kitleleri ürküterek ve korkutarak kendi peşlerinden gelmeye zorlamalarından ibarettir.
CHP'nin milleti terbiye etme ve yönlendirme tavrı ile ilgili misaller sıralamaya gerek yok. Hergün yüzlercesini görüyor ve yaşıyoruz. Söz gelimi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Pazar günü İzmir mitingindeki konuşmasında söylediği, "İzmir 1922'de alındı kolay verilmez" cümlesi çarpık bir anlayışın son dışa vurumudur. İzmir kimden alındı da kime verilmeyecek? İzmir 1922'de Yunan işgalinden kurtarıldı. Şimdi ise ortada bir mahalli seçim var. Bu seçime de bu ülkenin partileri giriyor. Yani İzmir'de seçim bu ülkenin partileri arasında geçmiyor da bizim bilmediğimiz bir başka yarış mı var? Böyle bir anlayışın ve yaklaşımın demokrasi ile bağdaşır bir yanı var mı? Böyle bir anlayış da halk iradesine saygı olabilir mi? Halk iradesine saygı duymayan bir parti genel başkanının şu seçim kampanyasında meydan meydan dolaşıp seçmenin oyuna talip olması yakışık alır mı?
Yine bu pazar yaşanan ve başrol oyuncusu Baykal'ın olduğu bir diğer olay daha var. İlk anlattığımız konuşma İzmir mitinginde yapılırken ikinci olay İstanbul mitinginde yaşandı. CHP'nin İstanbul mitinginde Baykal, partisinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Kılıçdaroğlu'na konuşma izni vermemiş. Kılıçdaroğlu ister Baykal izin vermediği için konuşamamış olsun, ister bir başka sebepten netice itibariyle mahalli seçimler öncesi İstanbul'da düzenlenen bir mitinge CHP'nin Belediye Başkan adayına kürsüye çıkış izni verilmemiş olması sanıyorum uzun süre gündemden düşmeyecek, hatta CHP içindeki tartışmaları uzun süre devam edecektir.
Elbette CHP'nin mitinginde kimi konuşturup kimi konşturmayacağı bizi fazlaca ilgilendirmez. Ancak, işin demokratik ve insani boyutu var ki bu herkesi ilgilendirir. Eğer Büyükşehir Belediye Başkan Adayı konuşturulmayacaktıysa miting niçin düzenlenmiştir? Sırf Baykal konuşacak diye düzenlenmiş ise bunu seçimden bir önceki pazar gününe tahsis etmenin anlamı nedir?
Kılıçdaroğlu'nun konuşturulmayışı bazı gazetelerde miting meydanında sergilenen bir pankartla izah ediliyordu. Bu pankartta Kılıçdaroğlu İkinci Ecevit olarak nitilendirilmesine Baykal'ın kızdığı şeklindeydi. Baykal'ın karşısına böyle bir pankart ile çıkılmasının yakışık alıp almayacağı elbette tartışılabilir. Ancak, buna rağmen Kılıçdaroğlu'nun konuşturulması gerekirdi. Bir pankarta kızarak kendi partisinin adayına konuşma yasağı getiren bir anlayışın iktidar olduğunu düşünün. Böyle bir anlayış ile demokrasinin tüm kurum ve kurulları ile yerleştirilmesi mümkün olabilir mi?
Kısacası, bu millet CHP'nin "Ben yaptım oldu", "Cumhuriyeti biz kurduk bir koruruz" anlayışını tasvip etmiyor ve bu tavrın sahiplerini de iktidar yapmıyor. Bunun için diyebiliriz ki CHP anlayışı değişmediği sürece bu parti iktidar olamaz. Bir kaç belediyeyi kazanmış olması onların iktidar olduğu anlamına da gelmez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.