Oy vermek, büyük bir sorumluluktur
Soru: Oy vermenin bir mes'ûliyeti var mıdır?
Cevab: Bismillâhirrahmanirrahim. Bu sorunun cevabına üç dua ile başlamak istiyorum:
Birincisi, Cenab-ı ALLAH önümüzdeki seçimleri, Türkiyemiz'in, İslâm Alemi'nin kurtuluşu ve bizim iki cihan saadetimize vesile kılsın. Amin.
İkincisi, bizleri bütün gücüyle çalışarak, en büyük ecirlere nail olan, en büyük sevapları kazanan kullarından eylesin. Amin.
Üçüncüsü, bu tarihi önemli dönüm noktasında; Müslüman olarak, insan olarak bütün insanlığa karşı, vazifelerimizi yapmak üzere yüz akı versin. Muvaffakiyet versin. Ve çalışmalarımızı, insanlığın kurtuluşuna vesile kılsın. Amin.
Yapılacak olan bu seçimlerin memleketimize ve milletimize hayırlara vesile olması için Cenâb-ı Hakk'a dua ve niyaz ediyoruz. Fakat sadece dua etmek yeterli değildir. Önce üzerimize düşeni yapmamız gerekir. İman ehli, takva sahibi ve işin ehli, erbabı olan kimselerin işbaşına gelmesi için gayret etmemiz lazımdır. Oy kullanacaksınız, sadece Belediye Başkanlarını değil, aynı zamanda Türkiye'nin geleceğine de yön vereceksiniz. Önümüzdeki seçimlerde, oylarınızla Türkiye'nin düze çıkmasına yardımcı olabilirsiniz.
Seçimler yaklaşınca hem belli şartlarda oy kullanmak, hem de hangi partiye oy verileceği konuları zihinleri yormaya başlıyor. Oyumuzu kullanırken göz önünde tutmamız gereken bazı hususlar vardır. Hakkımızda hayırlısını ALLAH Teâlâ'dan dilemek kadar, hayırlı bildiğimizin gerçekleşmesine katkıda bulunmak da vazifemizdir. Bu vazifemizden elbette sorumlu olacağız. Cenâb-ı Hak şöyle buyuruyor: "Elbette kendilerine peygamber gönderilen kimseleri de, gönderilen peygamberleri de mutlaka sorguya çekeceğiz!"(A'raf Sûresi:6), (Ümmetlere peygamberlerine inanarak yolundan gidip gitmedikleri, peygamberlere de tebliğ vazifelerini yapıp yapmadıkları sorulacaktır.)
İslâm dini; iman, ibadet, muamelât, hukuk, devlet idaresi, devletler arası hukuk ve ahlâk gibi insan hayatını ilgilendiren her hususta farz, vacip, sünnet, haram, tahrîmen mekruh, tenzihen mekruh ve mübah olmak üzere hükmünü ortaya koymuştur. Müslüman, İslâm'ın bütününü kabul eden ve her hususta vazifesini yerine getirmeye çalışan insandır. ALLAH Teâlâ'nın emirlerini yerine getirip yasaklarından uzak durmakla sorumludur. ALLAH Teâlâ ve Resûlü bir konuda hüküm verdikten sonra Müslümanın o konuda başka bir hükmü tercih etme hakkı yoktur. Bu konuda ALLAH Teâlâ şöyle buyurur: "ALLAH ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre muhayyerlik hakkı yoktur. Her kim ALLAH ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (Ahzab Sûresi:36)
Emanetleri ehline vermek gerekir
İslâm'da devlet başkanının vasıfları belirtildiği gibi görevleri de belirtilmiştir. Emanet ancak, bu görevleri yerine getirecek olan ehil kimselere teslim edilebilir.
Oy, kutsal bir şeydir. Oy, vekalet vermek demektir. Beni ve ülkemi benim adıma yönet, demektir. Yaptığın herşeyi destekliyorum, demektir. "Emaneti ehline vermek" Rabbimizin direktifidir. Kimi ehil görüyorsan onu seçeceksin. Bu senin vatandaşlık hakkındır da. Bu konuda ALLAH Teâlâ şöyle buyurur: "ALLAH size mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. ALLAH size ne kadar güzel öğütler veriyor. Şüphesiz ALLAH her şeyi işitici ve her şeyi görücüdür." (Nisa Sûresi:58)
Bu ayet-i kerime; özellikle ümera, yani yöneticiler hakkındadır. Emanetten de amme hizmetleri kasd edilmektedir. Binaenaleyh her işin başına ehlini, erbabını getirmek icab eder.
Bakınız önümüzde seçimler var. Size hizmet edecek olan insanları lütfen iyi tesbit ediniz ve emaneti ehline veriniz.
Unutmayalım! Bir oy belki hayra kullanıldığı zaman çok hayırların olmasına vesile olurken, şerre kullanıldığı zaman da hesabı çok ağır olur. İyi düşününüz. Parti düşünceniz ne olursa olsun, milleti, memleketi teslim edeceğiniz insanları lütfen iyi seçiniz. Tekrar ediyorum. Emaneti ehline veriniz. Oyunu verirken unutma!.. İyiliklerin hakim kılınması ve kötülüklerin ortadan kaldırılması senin bir tek oyuna bağlıdır. ALLAH Teâlâ, önümüze imkanlar çıkarıyor. İşte bu imkanlardan biri de seçim sandığıdır. O seçim sandığı bir imkandır. Bu imkanı kullanırken tercih sizindir.
Unutmayalım! Millet yapısında en büyük emanet milleti idare edenleri seçerken işi ehline vermektir. Bu, devlet başkanından taa mahalle bekçisine varıncaya kadar idari sistemin her kademesinde yasama, yürütme ve yargı organlarında geçerli ve tazeliğini hiçbir devirde kaybetmeyen ilahi emirdir. Aslında devletin devamlılığı, milletin millet olarak varlığı ve temel hakların korunması da bu esasa bağlıdır. Dinimiz kendine sahip olmayan, ruhuyla bedeni, dünyasıyla ahireti, işiyle ibadeti arasında denge kuramayan, hayatı sadece yeme, içme, eğlenme ve para kazanma çerçevesinde düşünen kişilerin başa geçmesine, idari işlerin ağırlığını yüklenmesine cevaz vermez. Çünkü bu ölçüde olan, iş başına getirildiği takdirde önce o memleketin kıyameti kopar. Ebû Hureyre (R.A.)'den rivayete göre:
- Kıyamet ne zamandır? diye soran bir zata, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Emanet zayi edildi mi, kıyametin kopmasını bekle, pek yakındır." buyurdular. O zat:
- Emaneti zayi etmek nasıl olur? diye sordu. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "İş, ehli olmayana verildi mi, kıyameti bekle, pek yakındır" (Buhari, İlim:2, Rikak:35, Müslim, Rikak:36) buyurdu. Hadis-i şerifin son cümlesindeki: "Emanet"ten maksadın: Devlet ve her çeşit idare işleri, diğer bir ifadeyle amme velayeti olduğu anlaşılmaktadır.
Gerçek şu ki: Ehli olmayan kaptan gemisini, ehil olmayan şoför arabasını, ehil olmayan pilot uçağını mahvettiği gibi kendisini ve içindekileri de yok eder. Devlet idaresini, amme velayetini bile bile ehliyetsiz ellere teslim edenler, bütün memleketi batırmak veya onu asırlar boyu geri bırakmak bahtsızlığı ve günahı altında ezilip giderler. Ayrıca bir cemiyette işler iyi gidiyorsa, o cemiyette işler ehline ve erbabına verilmiş demektir. Şayet iyi gitmiyor, o cemiyetin fertleri sıkıntılar, ıstıraplar ve anarşi içinde kıvranıyorsa, o cemiyette işler, ehil olmayan beceriksiz kişilere teslim edilmiş demektir.
Binaenaleyh şahsî ihtiras ve çıkarları uğruna, şu veya bu gerekçelerle ehil olmayan kişileri iş başına getirenler çok büyük vebal altındadırlar. O halde yapılması gereken nedir? O da şudur: İnançlı, takva sahibi ve işin ehli, erbabı olan adayları oylarımızla desteklemektir. Bizler iyi olursak, iyisini buluruz. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "İdarecileriniz, sizin amellerinizdir." buyuruyor. (Aclûnî, Keşfu'l-Hafa, 2/126-127. No: 1997.)
29 Mart Pazar günü atacağımız oyIar bizim için bir aynadır. Pazartesi günü sabahı, bu aynaya bakınca nasıl olduğumuzu göreceğiz. Unutmayın!..Peygamber Efendimiz: "Nasılsanız, öyle idare olunursunuz." (Deylemi Firdevs: No:4918, 3/305) buyurdu.
Dost-düşman herkes takdir etmiştir ki: En başarılı hizmetleri Türkiye'de Millî ve Manevi Değerlere sahip çıkan hükümetler yapmıştır.
Bunların üç önemli özelliği vardır. Bu özellikler:
Hakkı üstün tutmak,
Maneviyatçı olmak,
Nefsi terbiye etmek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.