Seçimler, ulusalcı laikler ve medya
Seçimler geride kalmasına rağmen devam eden değerlendirmelerde uygulanan seçim stratejileri üzerinde pek durulmuyor. Zaman zaman bazı tespitler yapılıyor... Ancak ulusalcı laiklerin ve medyanın esas stratejisi görmezden geliniyor. Özellikle Ergenekon soruşturmasının bu çevreleri ne kadar rahatsız ettiği adeta gizlenmeye çalışılıyor.
Mahalli seçimlerde ulusalcı laikçiler ile medyanın önemli bir bölümü CHP ve MHP'yi pompaladı ve destek çıktı. Öylesine arka çıkıldı ve destek verildi ki sanki CHP ve MHPyi bir bütün gibi kabul eden bir anlayış sergilendi. Buna karşılıkda iktidar yanlısı gazete ve yazarlar ise bu ulusalcı laikçilerin karşısına sağ seçmeni bir çatı altında toplamanın peşine düştüler ve "Bölünmeyelim, bölünürsek CHP gelir" gibi hiç de yabancısı olmadığımız bir mantığa sarıldılar... Bazı yazarlar bir yandan Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Kurtulmuş'a methiyeler düzerken öte yandan Saadetin AKP'nin oylarını böldüğü gibi bir iddiaya sarılarak sanki seçimlere girmesini istemeyen bir mantık sergilediler. Bu iki gruba tavrına göre de bir yanda CHP-MHP, öbür yanda AKP'den oluşan iki cephe ortaya çıkıyordu... Denebilir ki ikili bir sistem topluma dayatıldı ve taraflar bir takım öcülerle sürekli korkutuldu.
Aslında ulusalcı, laikçi çevrelerin ve bunların yandaşı medyanın bu seçim kampanyası boyunca sergilediği tavır ve uyguladığı strateji yeni değildi... Bu strateji geçmişte de uygulandı ve bunun sonucu olarak ortaya Ecevit Başbakanlığındaki MHP ve ANAP'ın da içinde bulunduğu üçlü koalisyon çıkmıştı. O gün bugündür bu strateji uygulanmaya devam ediliyor.
Halbuki ulusalcı laikçilerin ve yandaşı medyanın gerçekten tuttuğu parti CHP'dir. CHP'nin tek başına iktidar değiştirecek bir güce ulaşacağına inanmadıkları için yanına bir de MHP'yi katmaktadırlar... Yani, MHP'yi gerçekten beğendikleri ve tuttukları için değil. Bu gerçeği siyasetle ilgilenen herkes bilir, bilmesi gerekir.
Buna karşılık bu seçim kampanyası sırasında ulusalca laikçi medyanın bir de Saadet Partisi'ne destek verdiği gibi bir görüntü ortaya çıktı. Görüntü böyleydi ama aslında destek söz konusu değildi. Bu görüntüyü Saadet Partisi Genel Başkanı ve adayların televizyonlarda görünmüş olması yol açmıştır... Yoksa gazeteler Saadet'i yok saymaya devam etmişlerdir.Buna rağmen Hadi Uluengin dünkü yazısında ulusalcı laikçilerin destek verirmiş gibi görünmelerini, "Saadetli aşk" nitelemesi şimdiye kadar 4 partisinin bu çevrelerin baskıları, saldırı ve kampanyaları sonucu kapandığını Saadet Partililer bildiği gibi sayın Uluengin de bilir bilmesine de niçin böyle bir değerlendirmeye gitti anlaşılması biraz zor...
Hadi Beyi bilemem ama Saadetliler ortada bir aşkın olmadığını, eğer bir destek verilmiş ise bunun bir strateji gereği olduğunu bilirler/bilmeleri gerekir... Hele hele bu tür desteklerle bir yere varılamayacağını, bu çevrelerin ne zaman tutacağı ne zaman saldırıya geçeceğinin belli olmayacağını da çok iyi birler...
Milli Görüş'ün 4 partisinin bu çevrelerin kopardığı gürültü sonucu hazırlanan zeminde kapatıldığını bilenlerin bu tür stratejik, ciddi olmayan desteklere aldanmayacakları ortadadır. Bu gerçeği Sayın Uluengin de bilir bilmesine de nedense ne olur ne olmaz diye korkuya kapılmış görünüyor.
Ulusalcılık maskesi arkasında bu çevrelerin zaman zaman darbecilik yaptığını bilen Milli Görüşçülerin onların desteğine güvenmesi ve ciddiye alması mümkün olablir mi?
Hemen belirtelim ki bu çevrelerin MHP'ye verdiği destek de bir strateji gereğidir... MHP onların arzusuna uygun davrandığı sürece sırtını sıvazlarlar.
Esas üzerinde duurulması gereken husus ulusalcı laikçilerin Saadet'e verdikleri düşünülen destek değil, aynı çevrelerin ve özelliklede darbecilerin ülkede ırkçı gelişmelere verdikleri destektir. Sanki böylece bu yönde bir kamplaşmanın peşindedirler. Böyle bir kamplaşmanın demokrasi dışı eylem ve çabalarına zemin hazırlayacağını düşünüyor olabilirler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.