Yeni bir dünya kurmak istiyorsak
Yeni bir dünya istiyoruz. Güçlünün zayıfı ezdiği, ülkelerin işgal edildiği, çocukların bombalarla parçalandığı bu dünya insana yakışmıyor. İçkiyle, eroinle, sınıf arkadaşlarını kurşun yağmuruna tutan öğrencilerle, sokaktaki otomobili yakan insanlarla nereye gidiyoruz? Bataklıkların kurutulduğu, ahlak, erdem ve dayanışmayla çiçeklenen bir dünya istiyoruz.
Bu, çok büyük bir istektir. Büyük bedel gerektirir. Ümitsiz, gayretsiz, tersiz, bedelsiz olmaz. Büyük bedeller inanç gerektirir. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan, hakkı batıldan ayırmak ve ölümsüzlükle bütünleştirmek ister. “Hayattan üstün bir değer” olmazsa, insanlık çıkar batağında kalır, dünya kapkaççı pazarına döner. Sulh-sükun, güven içinde bir dünya kurmanın bedeli, “O şöyle, bu böyle” diyerek kenara çekilmek değil, her fırsatı değerlendirip, her dostu desteklemek, her düşmana karşı koymaktır. Bu yol, zirvede şehadetle bütünleşir.
Ümit, bardağın dolu tarafını gören gözde yaşar. Karamsarlık; ataletin, yorgunluğun, yaşarken ölmenin karanlığıdır. Müslüman için ümitsizlik yoktur. Bir ışık bulunacak ve iyilikte yardımlaşacaktır. Devletler arası işler, tek kişiyle olmaz. Kitle hareketi, zaman ve sabır ister.
İslam, orta yoldur. Karanlık noktalar, dikkat ve tedbir gerektirir. Oturup şikâyette, karanlıkta kalmamak, bir ışık ve ümit doğurmak Müslüman’ın görevidir. Hayırlı işlerde ümit yolu, insanlık sorumluluğudur. Ümitsiz tarafa dikkat, tuzağa, çukura düşmemek içindir.
Obama, Atlantik ötesi ilk ülke ziyaretini Türkiye’ye yaptı. Önemli bir ziyarettir. Bu değerden hareketle, “Evrensel bir güç olduk” pozu yanlış, “Bizi kullanacak” korkusu çok daha yanlıştır. İstemezükle iş bitmiyorsa? İstismar edilmemek senin sorunun...
Obama’nın İslam dünyasına vaat ettiklerini, savaşı ortadan kaldırarak, tashih ederek bir müzakere, şans ve ümit kapısı yapmakta yarar vardır. Sayın Numan Kurtulmuş’un bu konudaki değerlendirmesi, yapıcı bir değerlendirmedir. Barak Obama’nın yeni bir şans olduğunu söylemiş ve tashih edilmesi gereken noktalarına dikkat çekmiştir.
Eskiden komşu devletler için önemli idi, global dünyada, bütün devletler birbirini dikkate almak zorundadır.
Müslüman’ın ümidi Allah’tandır. Ümitsizliğe düşüp, karanlıkta kalmaz. Ümit, sadece bireysel bir değer değildir. Toplumsal ve siyasi yönü de bireysel yönü kadar önemlidir. Aydınlık taraftarları, ümit cephesidir. Karanlık güçler, zalimler, kitleleri ümitsizliğe düşürerek, saf dışı bırakmak isterler. Yarasa için, karanlık imkandır.
Demokrat Parti doğduğunda, iki ümitsizlik tohumu ekildi. “1) Menderes, CHP’li değil mi? 2) İnönü koltuğu kaptırmaz.” Millet ümitsiz kalsa, fedakarlıkta bulunmasaydı, belki hâlâ, 6 lira yol parası için köylüler, birer ay kazma-kürek yolda çalışacak, ekmek karneyle olacaktı. “Millet, bilmez” diyenler, “TBMM, 367 ekseriyetle toplanır”; “İslami örtünen, okuma, iş edinme, insan haklarını kaybeder” gibi ne gariplikler keşfedeceklerdi?
1980 darbecileri, partileri kapattılar; istemediklerini veto edip parti kurdurmadılar; General Turgut Sunalp’a parti kurdurup iktidar yapmak istediler. Millet ümidini kaybetse Özal iktidarı hayal dahi edilemezdi. Belki de, 28 Şubat 1997 post moderninde olduğu gibi hâlâ, Yüksek Yargı mensupları askeri brifing eğitiminde olacaklardı.
Dünyaya kendi isteğimizle gelmedik. Şartlar da istediğimiz gibi olmayabilir. Ama Allah, akıl, vicdan ve sorumlulukla donatmış bizi. Bu değerlerimizle dünyayı şekillendirmek, yaşanır hale getirmek, imar etmek imkanına sahibiz. Ahlak ve erdemleri geliştirmek, vurgun ve soygunları engellemek bizim sorumluluğumuz. Savaşa, cinayete, zulme yolu tıkamalı; kavgayı bitirmek isteyenlere yol açmalıyız. Dayanışmamız, savaşa yolu kapatmak, barışa yol açmak olmalıdır. Güç gösterisi, inat gibi haktan başka nedenlerle yol kapatıp açmak tehlikeli bir yanılgıdır.
“Yiğit bin yaşar, fırsat bir düşer”. Başarı, fırsatların doğru değerlendirilmesiyle doğar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.