Yeni anayasa için bakış açısı
Yeni anayasa, tartışmaya gerek duyulmayacak derecede açık bir zarurettir. Hazırlanırken dört husus özel bir dikkatle ele alınmalıdır:
1) Demokratik yapılanmanın önceliği parti içi demokrasidir.
2) Adaletin mayası güvendir. Bunun için yeri ve sınırları netleşmelidir.
3) Gizli örgüt virüslerinden, toplum ve kurumlar korunmalıdır.
4) Türkiye’nin şart ve imkanları, senato ile daha da gelişecektir.
Siyasetin demokratik yapılanmasının yolu, parti içi demokrasiden geçer. Bir vücudun organları arasında, göz mü kulak mı kıyaslaması olmaz. Öncelik söz konusu olunca ilk sırayı, kalp alır. Kalp durunca bütün organların işi biter. Siyaset, toplum hayatında kalp gibidir. Siyasi irade yoksa, devlet yoktur. Sömürgelerde bütün devlet kurumları vardır. Tek olmayan, milletin siyasi iradesidir.
Monarşi ve oligarşilerin zaruret olduğu çağlarda, toplum meseleleri sınırlıydı. Üç-beş yüz meslekli bir dünyadan on binlerle ifade edilen mesleklere gelindi. Yalnız hava ulaşımında, XIX. asırdaki kadar iş kolu doğdu. Ülkelerin gelişmesinden siyaset sorumludur. Çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek sistemlerin, noksanlarıyla beraber halen en iyisi gerçek demokrasidir.
Siyasi sorunlar çeşitlenip büyürken, imkanlar da gelişmiştir. Ulaşım, iletişim ve bilgi edinme imkanları, milletin siyasi irade içinde fiilen yer alma, etkileme yani gerçek demokrasi imkanı doğmuştur. Eskiden bu imkanlar olmadığından, şehir demokrasisinde kalınmıştı. (Demos=halk; kratüs=iktidar; Plutos=seçkinler). Batı demokrasileri, bu gelişime ayak uydurmadı, plutodemokraside kaldı.
Halk yönetiminin temeli samimiyettir. Hilesiz, hurdasız bir düzen kurmak ve bu düzeni samimiyetle uygulamak gerekmektedir. Batı demokrasisi samimiyet fukarasıdır. Halka, adayını seçtirmiyor. Seçim hakkını tercih aşamasında bırakıyor. Kuvvetler ayrılığı, özerk kurumlar, siyasi adalet kurumu, oylama türleri oyalamalarıyla, siyaseti halktan uzaklaştırıyor. Sermayenin futbol takımı kurup taraftar toplaması gibi, partiler aday tespit ediyor. Millet birini seçmek zorunda kalıyor. Bu seçim değil. Bugün seçim imkanı var. Gerçek demokrasi, kontenjanla değil seçimle olur.
Çağın siyaseti, aday seçimlerinde tanışacak, milletten beslenecek ve milleti bilgilendirecektir. Böylece devlet-millet kaynaşması temelde gerçekleşecek ve siyaset güvenle güçlenecek, zamana karşı dayanıklılık kazanacaktır.
Partiler, seçim hakkını, tercih noktasında bırakarak, mecburiyetten değil, halkın seçiminden güç almalıdır. Seçim hakkı, siyasi rejimin temelidir. Seçim hakkını tercihe indirgeyen demokrasi samimiyetsizdir. Bu samimiyetsizlik, monarşilerden daha fazla milletten uzaklaştırıcı bir tehlikedir.
Partilerin milletten beslenip, milleti besleyebilmesi için il ve ilçe teşkilatları yetmez. Örneğin, her 20-25.000 nüfus için bir ocak olmalı ve bütün parti üyeleri sağlıklı bir şekilde kaydolmalıdır. Seçimle gelinen bütün makamların adayları, partiye kayıtlı üyelerin, hakim nezaretinde, gizli oyla, aynı günde, genel seçim esasları içerisinde yapılmalıdır. Kanunen siyasi partilere üye olamayan memur ve askerler de ayrı bir sandıkta oy kullanmalı ve birleştirilerek adaylar belirlenmelidir.
Böylece halk, adayları tanıyacak, bilerek ve güvenerek seçim yapacaktır. Politika, bütün dünyada güven kaybediyor. Çünkü halk, tanımadığı insanları seçmek zorunda bırakılıyor. Seçimin galibi, lobiler, medya, gizli örgütler, propaganda oluyor.
“Fizan’daki, Yemen’deki, Galiçya’daki insan nasıl seçim yapacak?” denen şartlar geride kaldı. Ulaşım, iletişim ve bilgi imkanları gerçek bir seçim yapmak için son derece müsaittir. Demokrasi mümkün hale geldiği için çağın gereğidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.