Jüristokrasi, adaleti ve devleti çökertir
Jüristokrasi, “Suçiçeği hastalığı” gibi çabuk yayılır. Dikkat edilmezse tehlikedir. Edilirse, çabuk solar ve dökülür. Bir çocukluk hastalığıdır.
Adalet, yüce bir sanattır. Bir basamak yukarısı yoktur. Bu nihai noktanın farkına varamayanlar, “daha yukarı” diye adım atarken boşluğa düşerler. Adaletin adalet olarak kalması, boşluğa düşürülmemesi için siyasi irade, sistem ve tedbirlerle sorumludur. Bu tedbir anayasadan başlar.
Adalet, dünyada güven kaybetmektedir. Bunun çeşitli sebeplerinden en önemlisi, her meselede olduğu gibi bünyede doğan hastalıktır. Batı, ahlak, erdem ve insani değerlerle siyasi iradeyi sınırlama imkanını kaybetmiştir. Ahlaki paradigmaları yeter güçte değildir. Hıristiyanlıktaki “Teslis Akidesi”ni demokrasiye taşımıştır. Anayasa mahkemeleri ve uluslararası yargı gibi kurumlarla yargıyı siyasi irade gibi kullanılır hale getirmiştir. Batı’nın çifte standart hastalığı yargıya bulaştırılmıştır. “Demokrasilerde çözüm tükenmez” prensibi, yargının zaman zaman darbe mahkemeleri gibi, hukuk dışında çözümler icadına yol açmaktadır. 550 kişilik TBMM’nin ancak 367 kişiyle toplanabileceğine karar vererek, “Paradigması, mantığı, “çoğunluk sistemi” olan demokrasiyi, ana kaidesinden, mantığından, hukukundan zorla, kaba kuvvetle ve adi ekseriyetle sökerek azınlık yönetimi haline getirmektedir. Yani muhalefette direnen 1/3, her zaman iş üretmek isteyen, çalışan 2/3’ü engelleyebilecektir.” “Ya dediğim olur, ya engellerim” diyen 1/3 tam yetkili ve etkili, iş yapmak isteyen iki tane 1/3 inatçıya mahkumdur.
Yüksek makamlı bir yargıç, karışık bir rüya görüyor. Adalet sarayında, mahkeme kararlarına aykırı, hatta kınayarak rüya ile suçlu keşfediyor. 75 milyon insan, acı acı düşünüyor. Dünyanın garip olayları arasında ilgi çekiyor. Bereket yazarlar da, bu rüya üzerine rüya görüyorlar da, mesele aydınlanıyor. Karadan denizden fışkıran silahlara kör bakış, meğer iki sene önceki “Çankaya Savaşları”na takılı kalmış. İki yıl önce bitti zannedilen başarısız Çankaya taarruzu, bu kere YARSAV üzerinden hamle mi yapacak?..
AİHM, Uluslararası Adalet Divanı gibi, uluslararası mahkemeler de istedi mi, hukuk, mantık ve vicdan engeli tanımıyor. “Bosna’da katliam yapıldığına; Sırpların (katillerin) suçlanamayacağına” diyor. Diğer taraftan Batı, Ermeni tehciri diye Türkiye’ye karşı yargısız infaza kalkışıyor. Fransa’da Yahudi öğrenci, “inancım mani” diyor, Cumartesi günü yapılan imtihana girmiyor. AİHM, bu öğrenci için özel bir imtihan heyeti teşkil edilmesine karar veriyor. Bütün mesele bir sömestr kaybetmesin. Türkiye’de on binlerce kız öğrencinin, daha doğrusu bir milletin, İslam inancından dolayı, ay-yıl değil ömür boyu okuma hakkı çiğneniyor, aynı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) “vergi verin yeter” anlamlı karar veriyor.
“Bir kişiye yapılan haksızlık, herkese yöneltilmiş tehdittir”. Adalet çifte standarda düşerse millet ve devlet sıkıntıya girer. Adaletin tehdidi altında kalmak, düşman tehdidinden daha küçük bir bela değildir. Düşman tehdidi, savaşla önlenir. “Adalet mülkün temelidir”. Adaletsizlik derin tehlikedir. İnsanın, dinin-inancın ve adaletin yarımı olmaz. “Oldu” dersen zarardan başka netice doğmaz.
NETİCE: Bu örneklerde iki durum ve gereği, net olarak görülmektedir. 1) Böyle gidilemeyeceği açıktır. 2) Batı demokrasilerinde ibret alınacak çok şey var; taklit edilecek şey yoktur. Gereği: Düzen, çağın gereklerine, milletin özgürlük ve yararlarına uygun olarak değiştirilip geliştirilme hedeflenerek çalışma yapılmalıdır. Yeni Anayasa...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.