Her halükarda gerilenler

Her halükarda gerilenler

Bildik bir fıkranın değişik bir versiyonuyla başlayalım söze:
Adamın biri seyahat esnasında ağaç altında oturan bir gruba rastlamış.
Dinlenmek için kendisi de oturmuş.
Gruptakilerin kendi aralarında bir rakam söyleyip arkasından da kahkahalarla güldüklerini görünce dayanamayıp sormuş:
-Neden bir rakam söyleyip ardından gülüyorsunuz?
Biri cevap vermiş:
-Biz bildiğimiz fıkralara birer numara verdik. Mesela birisi 5 deyince, 5 numaralı fıkra aklımıza geliyor, gülüyoruz.
“İyi” demiş adam, “Birkaç numara da ben söyleyeyim bari.”
“6” demiş, gülen olmamış, “3” demiş, gülen yok, “7” demiş, gülmek bir yana, ortam biraz gerilmiş.
Adamcağız, “Niye gülmüyorsunuz” diye sorunca da cevabı almış:
-Tabii gülmeyiz, çünkü anlatmadan anlatmaya fark var!
Bizde maalesef, ülke sorunları, “ne” söylenildiğinden ziyade, “kimin” söylediğine dikkat kesilerek ele alınmaya çalışılıyor.
Siz bir sorunu mu dile getirdiniz; bunun aslında fazla bir önemi yoktur, önemli olan sizin “kimlerden” olduğunuzdur!
Eğer “öteki” tabir edilenlerden iseniz, artık kimse “sorunla” ilgilenmez, bunun yerine “sizinle” ya da “niyetlerinizle” ilgilenmeyi tercih eder.
Dolayısıyla da sizin yaptığınız iş artık “bir sorunu gündeme getirmek” olarak nitelendirilme şansını ebediyen kaybederek, en kestirmeden “gerginlik çıkarmaya çalışmak, rejimi zedelemeye çalışmak” vs damgasını yer.
örneğin, YöK’ün yeniden yapılandırılması gerektiğini, -CHP de dahil- bu zamana kadar programına almayan bir parti var mıydı?
Ne zaman AK Parti iktidara gelip böyle bir sorunu dillendirdi; bir anda belli kesimlerin suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı:
-Toplumu germeyin, laik rejimimizi bozmaya çalışmayın.
İşin ilginç yanı, savundukları politikalar itibarıyla halktan yeterli siyasal desteği alamayan kesimler, kendi özel gerginliklerini sanki bütün bir toplumun ortak gerginliğiymiş gibi göstermeyi de pek seviyorlar.
Misal, milletimizin çok büyük kısmını huzursuz eden, dahası CHP’nin yaptırdığı anketlerde bile halkın artık bir an önce çözülmesi gereken bir sorun olarak gördüğü ortaya çıkan başörtüsü yasağıyla ilgili düzenleme, toplumda bir gerginlik meydana getiriyor mu?
Kuşkusuz demokratik bir toplumda hangi düzenlemeyi yaparsanız yapın muhalefet edenler bulunur, bunlar gösteri ve yürüyüş yaparak seslerini duyururlar.
Ancak her tepkiye toplumsal gerginlik olarak bakılır mı?
Dolayısıyla günlük toplumsal yaşam içinde bir gerginlik yok.
Nasıl olabilir ki; herkesin ailesinde başını açan da var, örten de.
Baş örtme bir toplumsal gerginlik konusu olsaydı, bu toplumda iki kişiden biri oy vererek, eşinin başı örtülü bir siyasi lideri başbakanlığa getirmezdi zaten.
Demek ki gerginlik başka yerde.
Teşbihte hata olmaz derler; bu durum bana biraz da, istediği oyuncağı bir türlü elde edemeyen çocukların mızmızlanmasını ve gerilmesini hatırlatıyor.
Gel gör ki, “Yavuz hırsız ev sahibini bastırır” misali, halktan çok büyük oranda destek almış olanları sürekli gerginlik çıkarmakla itham ediyorlar.
İyi de, demokratik normalin koşulları içinde istediği düzeyde halk desteğini zaten arkasına almış olanlar, niye toplumsal gerilimden yana olsunlar ki?
Ekranlarda bazıları iyi niyetle yorum yapıyorlar:
“Keşke başörtüsü problemi yeni anayasayla çözülmeye çalışılsaydı ya da birçok başka özgürlüğü de içeren bir paketin maddelerinden sadece birisi olarak gündeme gelseydi. O zaman böyle gerginlik olmazdı.”
Keşke bu görüşlere katılabilmenin rasyonel imkanları olsaydı ama maalesef yok.
Cümle alem biliyor ki, bu problemin çözümü isterse 10 yıl sonra gündeme getirilsin, isterse başka paketlerde bir madde olarak yer alsın, gerginliği bir siyaset biçimi haline getirenler açısından hiçbir şey değişmezdi.
Hatırlayın; bu sorunun önce yeni anayasada çözülmesi gündeme geldiğinde ne dediler:
-Anlaşıldı, bunların hazırladığı yeni anayasa aslında bir “türban anayasası”dır, gerisi teferruattır.
Eğer bu düzenleme, başka birçok özgürlüğü de içeren bir paketle gelseydi de şöyle diyeceklerdi:
-Esas amaçları türban. Bunu gizlemek için de etrafa bazı soslar eklemişler ama yemeyiz, laik cumhuriyet elden gidiyor, kazanımlar tehlikeye giriyor vs.
Bu ülkede gerginlik varmış gibi göstermeyi politik bir yaşam biçimi edinmiş çevrelere ne yaparsanız yapın, yaranamıyorsunuz.
Kuşkusuz toplumda bir gerginlik olmadığını kendileri de biliyorlar.
Esas niyetleri, birtakım kurumları gerebilmek, mümkünse ülkeyi demokratik açıdan nahoş koşullara sürüklemek, milli iradeyle işbaşına gelmiş ama kendilerinin beğenmediği iktidarları bildik yöntemlerle devirmeye ya da en azından iş yapamaz hale getirmeye çalışmak.
Böyle olunca da, ne söylerseniz söyleyin olmuyor; “geriliyorlar”.
çünkü onlara göre;
Anlatandan anlatana fark var!..

----------

münaşaka
TBMM’deki başörtüsü sorununun ele alındığı genel görüşmede AK Parti milletvekili Nursuna Memecan “ülkemizde kızlarımız eğitim hakkından yoksun bırakılıyor” deyince, CHP Milletvekili Canan Arıtman, “Koca bir yalan!” diye bağırmış.
Başörtülü kızlarımız yıllardan beri üniversite eğitiminden mahrum bırakıldığına göre;
Ya Canan Arıtman başörtülüleri “kızlarımızdan” saymıyor, ya da ortada gerçekten “koca bir yalan” var!

----------

sözünözü
En çok şikâyet edenler, aslında en çok şikâyet edilenlerdir.
(M.Henry)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi