AB zaten mayınlarla doluydu
Yıllardan beri AB ülkeleri Türkiye'yi hep bir iş gücü yatağı olarak gördüler. Ekonomileri çıkmaza girdiğinde de ilk gözden çıkardıkları Türkler oldu. Zaten Türkiye'nin AB üyeliği için müzakereler başlayınca da en çok Türk'ün yaşadığı Almanya ve Fransa engeller çıkarmaya başladılar. Ne var ki ülkemizde bazı çevreler Merkel ve Sarkozy'nin Türkiye'nin üyeliğine karşı çıkışını bu iki ülke yöneticisinin kişisel tavrı olarak değerlendirip halkların liderleri ile aynı görüşü paylaşmadığını ileri sürüyorlar, böylece Türk kamuoyunda yükselen AB karşıtlığını engellemeye çalışıyorlardı. Ama son Avrupa Parlamentosu seçimleri artık görmek istemeyenlerin de gözüne AB'de Türkiye karşıtlarının sadece Merkel ve Sarkozy'den ibaret olmadığın göstermiş olmalıdır.
Zaten seçim sonuçları tüm gazetelerimiz Türkiye'nin Avrupa Birliği üyesi olmasını istemeyenlerin Avrupa Parlamentosu'na hakim oldukları şeklinde verdiler. Eğer seçimler sonucu oluşan Avrupa Parlamentosu'nu Avrupa Birliği halklarının vicdanı olarak yorumlayacak olursak görünen o ki, AB'nin vicdanında Türkiye'nin yeri giderek zayıflamıştır. Hemen belirteyim ki AP Seçimlerinden çıkan sonuç beni hiç şaşırtmadı. Hatta beklediğim bir sonuç ortaya çıktı. Bir hafta önceki yazımda da böyle bir sonucun çıkacağını tahmin olarak ifade etmiştim. Çünkü, seçim kampanyasını AB ülkelerindeki siyasi partilerin önemli bir bölümü Türkiye karşıtlığı üzerine kurmuşlardı. Bir ülkede faaliyet gösteren partiler kampanyalarını Türkiye karşıtlığı üzerine kurarak bundan oy sağlayabileceklerini düşünüyorlarsa halkta bu yönde bir meyil olduğunu tespit etmişlerdir. Yoksa halkın tepkisini çekeceğini bilerek seçim kampanyası yürütülmez, yürütenlerde halktan destek bulamaz.
Peki Avrupa'daki siyasi partiler bu gerçeği gördükleri halde bizdekilerin çoğunluğu niçin görmez ya da görmek istemezler. Buna kraldan fazla kralcılık denmez mi? Onlar bizi ısrarla kendilerinden saymazken, bizim ille de 'sizden biriyiz' diye yırtınmamızın makul bir izahı olabilir mi? Eğer varsa ülkemizdeki AB sevdaları bizim bilmediğimiz bu gerçeği izah etmek durumunda değiller mi?
Hemen belirteyim ki AB'de var olan Türkiye karşıtlığı giderek yükseliyor diye onlara kızmamızın bir anlamı yok. Bu gelişmeler karşısında bizim kendimizi yeniden gözden geçirmemiz, özellikle de AB'ye girme çabalarımızı tekrar değerlendirmeye tabi tutmamız gerekiyor. Belli bir hesaba dayanarak AB'ye girmek gündemde tutuluyor, o hedefe ulaşıldıktan sonra bundan vazgeçilecek bile olsa bilinmelidir ki AB'ye girmek için atacağımız her adım yabancılaşmayı da bir adım ileri götürecektir. Çünkü uyum adı altında yapılan çalışmalar ve atılan adımlar Türkiye'nin her şeyi ile AB'ye benzemeyi gündeme getiriyor.
Bir müddet sonra tüm alanlarda AB'ye uyum gerçekleşirse biz kendimize yabancılaştığımız gibi onlardan birisi de olamayacağımız için ciddi bir problemle karşılaşacağız demektir.
Bu arada Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçlarını AB halkları açısından da değerlendirmek gerekir. Bu değerlendirme gösteriyor ki AB ülkelerinin halkları Avrupa Birliği'ne karşı fazla ilgili değil. Çünkü AB konuları pek çok ülkede çoğu kişiye sıkıcı geliyor, karmaşıklığı kafa karıştırıyor. Kısacası AB ülkelerinin çoğunda halklar bu birliği bizdeki AB yanlıları kadar önemsemiyor, ciddiye almıyor. Çünkü, AB genelinde AP için oy kullanma oranı yüzde 43'te kalırken bazı ülkelerde bu oran yüzde 20'ye kadar düşüyor. Demek istediğim o ki, AB'de bir yandan Türkiye karşıtlığı yükselirken öbür yandan kendi içinde de destek kaybediyor. Bunun bir başka yorumu da "AB ülkeleri halkları da bu topluluğun geleceğine fazlaca güvenmiyor" olabilir.
Hatta Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını kazanmış ve müracaatlarının hemen arkasından Birliğe üye yapılmış ülkelerin halkları bile bizim kadar AB'ni önemsemiyor. Son seçimlerin bir de bu yönü var.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, AB'nin uzun sürede kendisine bile hayırı olmayacak gözüküyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.