Milletin haberi olmayan, Meclis’e getirilemeyen gizli anlaşmalar!.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün onayını bekleyen mayınlı arazilerin temizlenmesi ile ilgili yasa gündeme gizli anlaşmaları da getirdi. Çok fazla dillendirilmemesine rağmen can sıkıcı birtakım olaylar giderek tartışmaya açılıyor. Aslında tarihin her döneminde ülkeler arasında bir takım gizli anlaşmalar yapılmış olabilir. Ancak bu anlaşmaların içeriğinden kimler tarafından imzalanmış olursa olsun ülke yönetimini ellerinde tutanların içeriğinden haberi olmuştur.. Eğer özellikle demokratik ülkelerde yöneticilerin haberi olmadan kendilerini her konuda yetkili sayan birileri tarafından imzalanmış anlaşmalar varsa sanıyorum bunların geçersiz kılınmasını sağlamak mümkündür. Değilse de mümkün olması gerekir.
Özellikle de demokratik bir ülkede ve halkın oyları ile oluşmuş Parlamentonun bilgisi dışında imzalanmış, daha sonra onay için Parlamento'ya sunulmamış anlaşmalar sanıyorum sisteme ters düşer.
Son günlerde gerek televizyon proğramlarında gerek gazetelerdeki köşelerinde bazı arkadaşlar bu gizli anlaşmalara temas ediyor ve dillendiriyorlar ama adı üzerinde anlaşmalar gizli olduğu için içeriğini pek bilen de yok. Bilenlerde gizli olduğu için bu anlaşmalar hakkında açıklama yapamıyorlar. Görünen bu.
Peki imzalanmış söz konusu gizli anlaşmalarla mayın temizleme yasası arasında ne gibi bir bağlantı var?
İddialara göre son yıllarda TSK ile İsrail arasında bir takım gizli anlaşmalar imzalanmış. Bu gizli anlaşmaların içeriği tam olarak bilinmemekle birlikte yasanın Meclis'e geliş şekli ve daha sonra muhalefetin sert tepkisi ile karşılaşılmasına rağmen iktidarın direnmesi, yaptığı değişikliğe rağmen yasanın muhtevasında ilk şeklinden fazla bir değişikliğe gidilmemiş olmasını bazı yazarlar bu gizli anlaşmalara bağlıyorlar.
Gerçekten bir takım gizli anlaşmalar var da iktidar tamamen bir iç işimiz olan konuda bile bu gizli anlaşmaların içeriğini dikkate almak zorunda kalıyorsa ortaya mayınların temizlenmesinin ötesinde çok daha ciddi bir takım görüntüler çıkıyor demektir. Bu noktada mayın temizleme yasasını tartışmak yerine bu gizli anlaşmaların mutlaka bir gizli oturumda da olsa Meclis'e getirilmesi gerekir. Bunun bir yolu olması gerekir. Aksi halde gizli damgası vurulan bir takım anlaşmalarla ülkemizi ilgilendiren pek çok konu Milletvekillerinin bilgisinden kaçırılabilecek demektir. Böyle olunca da Parlamento millet adına milletin çıkarlarını koruyan bir müessese olma vasfını kaybeder. Kaybedince de ortada Parlamenter demokratik bir sistem kalmaz.
Mayın temizleme yasasının böyle bir şüphenin hakim olduğu ortamda geçmesi, eğer Cumhurbaşkanı Gül de bu yasayı imzalayarak yürürlüğe girmesine imkan verirse sanıyorum millet olarak imzalandığı ileri sürülen gizli anlaşmaların içeriğini sormak hakkımız olur. Bunun için Sayın Gül yasayı veto ederek geri gönderirse iktidarı da şaibe altında kalmaktan kurtarmış olacaktır.
Çünkü son 10 yıl içinde Türkiye ile başta İsrail ve Suriye olmak üzere gizli anlaşmalar imzalandığı iddiaları çok ciddidir. Özellikle de bu anlaşmaların bazılarının hükumetler adına olmayıp bazı kurumlar adına imza edilmiş olması can sıkıcıdır. Elbette bu ülkenin her bürokratı attığı imzayı ülkesi adına atar. Böyle olması gerekir. Ancak, ülkemizde bir takım bürokratlar halkın seçtiklerini bir kenara iterek kendi doğruları peşinde gidebiliyor ve bunu kendilerinde bir hak olarak görüyorlarsa o zaman atılan imzalar ülke ve millet adına değil atan kişilerin ideolojileri mensubu oldukları grup adına atmış olur. Yakın geçmişte bazı bürokratların halkın belirlediği iktidarlara karşı darbe hazırlığı yaptıkları, hatta bazılarının iş başındaki iktidara rağmen bir takım ziyaretler yaptıkları ve anlaşmalar imzaladıkları da dikkate alınırsa bu gizli anlaşmalar meselesi aydınlığa kavuşturulmadan mayın yasasının yürürlüğe girmesi halkın, seçtiklerine güvenini sarsacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.