Bu anayasa ile demokrasi olmaz!..
Aylardan beri cuntalar tartışılıyor, bunların kökünün kazınması gerektiği üzerinde duruluyor. Yürütülen soruşturmalar, devam eden mahkemeler hep bunun için.. Daha doğrusu bunun için olması gerekiyor. Bu hususta görüş birliği olmakla birlikte tüm bu soruşturma ve yargılamaların nasıl bir sonuç vereceği hususunda şüpheler var.. Söz gelimi 82 anayasası durduğu sürece demokratikleşmenin sağlanması mümkün olabilir mi?
Mevcut anayasa ile demokrasinin tüm kurum ve kuralları ile hayata geçmesinin mümkün olamayacağı hususunda da yaygın bir görüş söz konusu. Buna rağmen mevcut iktidar 7 yıldan beri yeni bir anayasa hazırlanması için ciddi olarak harekete geçmiyor. Zaman zaman geçer gibi yapıyor ama sonu gelmiyor.
Aslında siyasiler ve akademisyenlerle birlikte pek çok farklı kesimde yeni bir anayasa yapılması gerektiği hususunda görüş birliği olmakla birlikte nedense işler bir noktadan sonra tıkanıyor. Böyle olunca da tüm söylenenler anlamsız hale geliyor.
Abant Platformu tarafından düzenlenen "Demokratikleşme:12 Eylül'den AB'ye Siyasi Partiler" konulu toplantıda yapılan konuşmalarda da genellikle yeni bir anayasa çağrısı yapılmış.
Toplantıda konuşan Doç. Dr. Serap Yazıcı çarpıcı değerlendirmeler yapmış. Doç.Yazıcı özetle şu görüşleri dile getirmiş:
"Habis kitleyi ortadan kaldırmadan uygulanacak bir kemoterapi sonuç vermeyecektir. 82 anayasası siyasi partilere siyaseti yasaklamış, siyaseti, siyasete en uzak durması gereken kurumların vesayetine vermiştir. Anayasa Mahkemesi, laiklik ve ülke bütünlüğü gibi kavramları evrensel anlamlarından uzaklaştırıp özel anlamlar yükleyerek demokrasiyi yaralamaktadır. Mahkeme, Türkiye'yi siyasi parti mezarlığına dönüştürmüştür."
Aynı toplantıda AP Yeşiller Grubu Siyasi Danışmanı Ali Yurttagül de şu hususlara dikkat çekiyordu:
"Sosyal ve hukuk devletinin inkarı olan darbeden sonra hazırlanan anayasa değişmeden, Türkiye'de siyasi partilerin, halkın demokratikleşmesi mümkün değil. Mevcut Anayasa ile AB'ye üyelik de mümkün değil."
Aynı toplantıya Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kısaltılmışının AK Parti mi, AKP olduğu hususunun damga vurması da dikkat çekicidir. Bazı konuşmacıların AKP dedikten sonra şaka ile karışık ya "Kendimi edepsiz hissediyorum" ya da "Özür diliyorum" sanıyorum ülkemizde demokrasinin yerleşmesinin önündeki tek engelin anayasa olmadığına, kişiler planında da kafaların hoşgörüyü sindiremediğine işaret etmiş oluyorlardı.
Demokratik olmayan bir anayasanın oluşturduğu sistem içinde elbette kişilerin de özgür ve hoşgörülü olması fazlaca mümkün olmuyor. Bu bakımdan ülkenin öncelikli konusu yeni bir anayasa yapılmasıdır, anayasa değişikliği yeterli değildir. Bu yapılmadan özellikle iktidar mensuplarının sistemin işleyişindeki çarpıklıktan şikayetçi olmalarının anlamı yoktur.
Bu arada Başbakan Erdoğan'ın "Meclis'i millet iradesinin dışında hiçbir güç yönlendiremez. Ağır bedeller ödedik, biz ödetmek istemiyoruz" şeklindeki sözleri ile Abant Platformu'nca düzenlenen toplantıda dile getirilenler birleştirildiğinde sanıyorum yeni bir anayasa yapılmasındaki zorunluluk daha da netlik kazanır. Ancak, yeni bir anayasa yapmak durumunda olanlar Meclis çoğunluğunu oluşturan iktidar kanadıdır. Bu hususta ikide bir anayasa değişikliğini gündeme getirip sonra geri çekilen iktidar grubunun ve özellikle de Başbakan'ın şikayette haklı olabilmeleri için tüm antidemokratik maddelerinden ayıklanmış yeni bir anayasa ile milletin huzuruna çıkmaları geremez mi?
Benim şikayetçi olmam karşısında kimsenin karşıma çıkıp 'madem şikayetçisin öyle ise mevcut anayasayı değiştir' deme hakkı yoktur ama iktidar partisi ve Başbakan'ına karşı rahatlıkla bu söylenebilir. Çünkü, iktidar şikayet makamı değil şikayet edilen hususları giderme makamıdır.
Bu bakımdan açılmış olan soruşturmalar, devam eden mahkemeler sonuna kadar götürülmeli, mümkünse tüm çeteler temizlenmelidir. Ancak, bu yeterli değildir. Bu anayasa yürürlükte olduğu sürece yeni çeteler oluşacak, yeni çatışma konuları gündeme gelecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.