Doğruda rahmet, yanlışta paratoner
“Hakkın şahitliği” insanlığın en temel vazifesi. Çünkü bilgi ve fikir yanılgıları, ruhun trafik kazalarıdır. Fikrî yanılgıların koyulaşıp sapıklık derecesine gelmesi ise ölümden de beter, “belhüm adal” hayvandan da aşağı bir durumdur.
Çağımızda hakkın şahitliğinin en güçlü vasıtası yazılı, görsel ve internet medyasıdır. Bunlar içerisinde hâlâ en güçlüsü, hadiseleri detaylarıyla vermesi, yorumlarını yapması, üzerinde düşünme imkanı sağlaması ve arkasındaki şahısların açık ve net olarak görülüp tanınması bakımından yazılı medyadır.
Doğru haberler insanlığın önünü ve ufkunu açıyor. Yalan, fitne ve tuzak senaryoların tehlikelerine karşı muafiyet kazandırdığı gibi, yalanı suçüstü yakalayıp açıklayarak aynı zamanda bir paratoner vazifesi görüyor.
Ne var ki sermaye, reklam, ideoloji ve çeşitli çıkarlar, hakkın şahidi olan bu kurumu, gizlenen maksatların ve fitnenin yayıcısı haline gelebilmektedir. Kötülükleri, iftiraları, yanlışı savan, insanı ve toplumu koruyan bir paratoner nitelikli medyanın önemli kısmı, evrensel gizli örgütler, ideoloji ve sermaye tarafından ters kullanılmaktadır. Özellikle İslamofobia hastalığına yakalanmış Batı ve Batıcı medya gruplarından bir kısmı İslam’ı dert edinmiş, saldırmadan duramamaktadır. Bunlar, fitne ve yalandan koruyucu haber kanalının, paratoner kablosunun bir ucunu yalan ve fitne tufanına döndürmekte, diğer ucunu demir sac bağlayıp iki-üç metre toprağa gömeceğine, camilerin kubbesine bağlamaya çalışmaktadırlar. Düşmana karşı döşenmesi dahi insanlık dışı bir hareket olan mayınları, kendi vatandaşlarının, mazlumların, iyilik için çırpınan kimselerin yoluna döşemek gibi bir hainlik... “Kötü ahlaklıların ilmi ateşten kötüdür. –Yılan ağzında zehir damlasıdır ab-ı hayat.” Tehlike koruyucusu paratoner medya, tehlike davetçisi olabiliyor. Onun için medya seçimi, ciddi bir dikkat ve sorumluluk konusu olmuştur.
Medya bu derece hayati ve önemli bir konu olunca, sorumluluğumuzu sadece gazete alırken yapacağımız “hangi gazete” seçimi ile sınırlandırmak mümkün değildir. Gazete alırken doğru seçim elbette önemlidir. Ama burada üç önemli sorumluluğumuz daha vardır. Doğru haber hayati önemde. Fitne ve İslamofobia’nın ihanet senaryoları paratoner kablosunu getirip caminin kubbesine bağlıyor. Bu mayından, bu hıyanetten haberdar olmak için haber lazım, yorum lazım. Onun için “Bizim eve yalancı gazete girmez. Doğru haber gazetelerinden her gün alırım”. Bu çok iyi ama yine de “yetmez” diye düşünmek zarureti vardır. Sorumluluklarımızı ne kadar artırabilirsek, insanlık da o kadar yükselecek, Allah indinde değerimizi artıracak ve iki dünyamızı da mamur edeceğiz. Onun için yola mayın döşeyen haini gördüğümüz zaman, onu ortadan kaldırmak için canla başla gayreti, nasıl hayati bir sorumluluk sayıyorsak, fitne ve iftira senaryolarının İslam’a yöneltilmesinin yalnız Müslümanlar için de değil, tüm insanlık için en büyük felaket olduğu bilinciyle bu konuya önem vermek zorundayız. Bunlara karşı doğru haber hayati bir zarurettir. Milletin evladını içki, eroin ve cinsel sapıklıklara sürüklemek için bunca çalışan varken, bunların karşısında duracak gazetelere destek vermeyip seyirci kalmak, akılla, vicdanla bağdaşacak şey midir! Onun için medya sorumluluğumuzu dört ayak üzerine oturtmak mecburiyetindeyiz: 1) Öncelikle gazetemizi alacağız. Bunun mazereti yok. Karnımızı doyuruyoruz, beynimiz boş mu kalacak? 2) Bir haber ve fikir kaynağı oluşturabilir miyim, ciddi bir destek sağlayabilir miyim? 3) Mevcut değerli yayın organlarına fikren ve fiilen nasıl yardımcı olabilirim? 4) Maddeten fiilen, tirajlarını ve reklamlarını artırma konusunda yapmam gerektiği halde ihmal ettiğim görevler neler?
Müslüman hakkı söylemek, hakkın şahidi olmak, “emr-i bil maruf ve nehy-i an-il münker”le sorumludur. Bu sorumluluğun sınırları, görünen yanlış ve doğruları aşar ve istikbali kucaklar. Bu sınır, “Müslüman, yapması gerektiği halde yapmadığından, söylemesi gerektiği halde söylemediğinden de sorumludur” diyor.
Bu yazıyı aslında iki teşekkür, bir de hoş geldiniz demek için yazıyorum. On üç bilim adamı ve kısa zaman önce gelmiş üç yazarımızı (gerçi bunlardan ikisi daha önce de vardı) ismen teker teker zikrederek yazmak istiyordum. Ama uzun oldu. Şimdi yazdığım kısmın tam yarısını kesiyor ve:
Hakkı daha güçlü savunmakta önemli bir imkan ve hizmet doğuran bu kadrodan dolayı Allah’a hamd ediyorum. Vakit gazetesi, millete ve hakka hizmetlerini güçlü bir kadroyla, bilim adamı düşünürlerle daha üst seviyeye taşımak için sürekli gayret ve fedakarlıktadır. Bu hareketiyle de önemli bir hamle yapmıştır. Bu bakımdan, gazete sahip ve yöneticilerine teşekkür ediyor, gayretlerinin devamını diliyorum.
Şahsiyet, kimlik, bilgi, ehliyet olarak ve bütün bu müktesebat ve imkanlarını her zaman, iyiliği yaygınlaştırmak ve kötülüğü engellemek yolunda gereken fedakarlığı göstererek kullanan bu on altı, bilgi ve kalem sahibi kardeşime hoş geldiniz diyor, gönülden tebriklerimi sunuyor, Allah’tan, kendilerine, bütün Müslümanlara ve insanlığa iki cihan saadetine vesile hizmetler nasibini niyaz ile, bizlere böyle güzel ve güçlü kadrolar nasip eden Allah’a şükrediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.