Toplumu korkutmaya çalışıyorlar
Sayın Demirel, Fatih çekirge’nin sorularını cevaplandırırken “Gelip bana soruyorlar; ne oluyoruz? İran mı olacağız? Endişe budur. Millette bir karşı devrim endişesi, bir karşı devrim korkusu vardır” demiş.
Peki Türkiye gerçekten İran olur mu? Böyle bir ihtimal var mı?
öyle sanıyorum ki Sayın Demirel de Türkiye’nin İran olmayacağını bilir. çünkü, her şeyi ile farklı iki ülkedir Türkiye ve İran. Kaldı ki Türkiye’nin İran olmasını sağlamak isteyen kaç kişi vardır? İsteyen olsa bile bu gerçekleşir mi? Kaldı ki İran’ın bazı yönlerini beğenmek Türkiye’nin de İran olmasını istemek anlamına gelmez.
Bu noktada Sayın Demirel’in “Millette karşı devrim korkusu var” sözleri üzerinde durmak istiyorum.
Elbette önce Sayın Demirel’in karşı devrim ile neyi kastettiğini bilmek gerekir. çünkü, şu anda Meclis’te çoğunluğa sahip olan parti darbelerin ardından hazırlanmış Anayasa ve yasalara göre işleyen bir sistem içinde çoğunluğu sağlamıştır. Yani millet kendisine sorulduğunda, ne istediğini AKP’yi iktidar yaparak göstermiştir. Bu sonucun bazılarını rahatsız etmesi ayrı şeydir. Demokrasinin başka türlü işlemesi de mümkün değildir. üzerinde durmaya çalıştığım husus; gelişmeleri karşı devrim olarak nitelendirenlerin geçmişte destek verdikleri dönemde hazırlanmış bir hukuki yapının ürünü olmasıdır. Bu ülkede geçmişte birtakım gerekçelere sığınarak darbelere zemin hazırlayan ve destek verenlerin bugün karşı devrim endişelerini dile getirmeleri samimiyetten uzak olmaz mı?
Kaldı ki Sayın Demirel de geçmişte darbelerden çok çekmiş birisidir. Demek istediğim o ki, askeri darbeler karşısında sus pus olanların şimdi halkın seçtiklerinin attığı bir iki adım karşısında karşı devrim çığlıkları atmalarının inandırıcı bir yanı olamaz. Aynı çevrelerin ikide bir Türk toplumunu İran’ı göstererek korkutmaya çalışmaları hem bu millete hem de İran’a saygısızlıktır. çünkü İran halkı yüz binin üzerinde şehit vererek Şah’ı devirmiş ve yeni bir sistem kurmuştur. O halk bugünkü durumdan memnun olmazsa bunu da değiştirebilir. Ama tüm bunlar İran halkını, bizi ise kendi durumumuz ilgilendirir. Türban yasağının sürmesini istemek ile toplumu karşı devrimle korkutmak çok farklı şeylerdir. Aslında Sayın Demirel’e gidip karşı devrim olma endişelerini dile getirenler de biliyorlar ki demokratik yollarla devrim de darbe de olmaz. Peki şu anda yapılan nedir? AKP’nin yaptığı şey kendisini oyları ile iktidara taşıyan kitlelerin isteğini çok eksik bir şekilde yerine getirecek bir hukuki düzenlemedir. Bunun yolu ve yordamı da, mevcut Anayasa’da belirlenmiştir. Yani devrim olarak nitelendirilebilecek bir gelişme söz konusu değildir.
Milletin söylediği ve istediği şey inandığı gibi yaşamasına izin verilmesidir. Bunu da millet mevcut Anayasa ve yasalar içinde istemektedir. Belli ki bazı çevreler milletin inancını yaşayabilme isteğinden rahatsızdırlar. Böyle bir isteğin dile getirilmesi ve bu yönde Meclis’in bir adım atmış olmasını karşı devrim olarak nitelendirmektedirler. Böyle bir istek ve gelişmeyi karşı devrim olarak nitelendirenler, ya devrimin ne olduğundan habersizler ya da gizli maksatlarını örtmek için böyle bir korkuyu yaymaya çalışıyorlar. Böylece demokrasi dışı bazı odakların devreye girmesini sağlamaya çalışıyorlar. İstiyorlar ki millet sadece kendileri gibi düşünsün, kendileri gibi inansın. Bunun aksi gelişme söz konusu olursa zinde güçler harekete geçsinler.
Peki milletin isteğine karşı çıkmak demokrasi karşıtlığı ve dolaylı bir darbe yandaşlığı değil midir? Eğer demokrasi olacaksa milletin isteklerine kulak verilmesi gerekmez mi? Elbette Meclis’te çoğunluğa sahibim diye hiçbir parti her istediğini yapamaz? çünkü, neyi nasıl yapabileceğini belirleyen ortadan bir Anayasa ve hukuki düzen vardır. Ancak, var olan bu düzen içinde yapılacak çalışmalar ise kesinlikle devrim olarak nitelendirilemez. Yapılan iş millet iradesinin yerine getirilmesinden ibarettir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.