Konca Kuriş, Fadime Şahin, Rabia Kazan… Kim kazandı?
Öyle ya, nasıl olsa artık hepimiz biliyoruz. İsimler, cisimler, piyonlar, oyunlar, senaryolar, sahneler, isimler, semboller, roller… Gören ve duyan herkes, “ben bu filmi daha önce izlemiştim” demekten kendini alamıyor.
Konca Kuriş, Fadime Şahin, Rabia Kazancı…
Fadime Şahin… 28 Şubat’ın unutulmaz piyonlarından. (kimine göre kahraman, zira onların istediği gibi rolünü oynadı ve sırra kadem bastı)
Konca Kuriş… Hani şu son piyonlardan, pardon kartelin kahramanlarından Rabia Kazan’cı’nin kasıtlı olarak hatırlattığı, hatta belki de adres gösterdiği reformistlerden…
Ergenekon’un taşeron örgütlerinden biri tarafından önce öldürüldü, sonra da Konya’da kazılan bir kuyuya atıldı… Cesedinin ortaya çıkmasının ardından Türkiye ‘domuz bağı’ yöntemiyle katledilmiş onlarca cesedin topraktan çıkarılışına şahit oldu canlı canlı…
Kuriş’i malum çevreler, İslamcı Kadın Yazar olarak lanse etti. Öyle ya, derin İslami birikimi, fikhi ağırlığı, her konudaki engin bilgileriyle İslam dünyasına ışık tutacak kapasitedeydi. Adeta bir danışma merciiydi. Neler söylemiyordu ki, "ibadet Türkçe yapılmalıdır. Kadın âdet dönemindeyken namaz kılıp oruç tutabilir. Kur’an kadınların sadece göğüslerini kapatmasını emrediyor. Kur’an'da çarşaf yok. Kadınlar ve erkekler cuma ve cenaze namazını birlikte kılabilirler. Vesaire…"
İslamcı Kadın yazarımızın söyledikleri bunlar. Ne kadar ilginç di mi, ne büyük benzerlik, ne büyük tevafuk, Allah’ın hikmetine bak…
Kur’an’ı Türkçe okumayı sonunda başaran Rabia Kazan’ın söyledikleri ile, 21 Ocak 2000'de, Konya Meram’da cesedi bulunan Konca Kuriş’in öldürülmeden ya da kaçırılmadan önce söyledikleri arasında ne kadar büyük benzerlikler var di mi? Komedi filmi gibi.
Hani dünyaca ünlü bir sanatçının şarkısını ve klibini aynen çaldıktan sonra, kendisine bunun hatırlatılması üzerine, “aaaa o da mı aynı şeyi yapmış” diyerek büyük bir yüzsüzlüğe imza atan aklı kıt bayan sanatçılarımızdan birinin yapması gibi…
Ortak payda örtü, Kur’an, Kadınlar, ibadet dili…
Konca Kuriş, derin örgütün derin ve akıllıca senaryosu gereği önce ortadan kayboldu, cesedi bulunana kadar Müslüman camiaya bütün sorumluluk yüklendi, Neredeyse Allah diyenler karalandı, hedef gösterildi, İslamiyet olmadık iftiralara uğradı vesaire…
Peki ne oldu?
Konca Kuriş kazandı mı? Derin çete, emeline ulaştı ve sırları ile birlikte yok olması gereken Kuriş’i yok etti. Bu yok ediş, öyle basit değildi yine.
Gerçekler ortaya çıkana kadar, yine malum çevreler İslam’a en ağır bir biçimde saldırdı. Bırakın gerçeklerin ortaya çıkmasını, halen bile bu olayı Müslümanlara saldırmak için kullanan ahlak fukaraları var memleketimde. Zira çamur atılmış bir kere…
Fadime Şahin ne oldu peki? Son günlerde internet sitelerinde ‘Fadime Şahin kayıplara karıştı’ türünden haberler dolaşıyor.
Birileri servis mi etti, yoksa birileri gerçekten merak edip mi bu soruyu sordu bilinmez. Ama ben şunu iyi biliyorum, görevini layıkıyla yerine getiren Fadime, kaybetti. Bunu bekleyip göreceğiz hep birlikte. Çünkü onun görevi sona erdi ve yen kahramanlara ve yeni şeylere ihtiyaç var. Fadime Şahin üzerinden artık prim yapılmıyor. Bütün gerçekler bir bir döküldü. Dilerim Kuriş gibi bir son olmaz onun için…
Derin çeteler ve görünürdeki kolları, her dönemde kendilerine hizmet edecek piyonlar bulmakta zorlanmamışlardır.
Akademik Anlamda bunları uzun süredir yaşıyoruz. Yaşan Nuri Özütürk, Zekeriya Beyaz, Şahin Filiz gibi… Bunlar akademisyen ilahiyatçılar. Derin(!) İslam bilgisine sahip, fetva makamında ulvi(!)şahsiyetler. Ya da kısaca sosyete imamları.
Ve en sonunda, ‘mahalle baskısı’ saçmalığında bir istikrar tutturamayan malum çevreler, derin çete bilindik bir başka yönteme başvurmaya karar verdi.
Ne hikmetse bu GATA furyası nedeniyle sanırım akıl babaları iyi senaryo çizemiyor. Yani tamamen orijinal bir fikir üretemiyorlar artık. Çeşitli senaryolar denediler, soyunup Müslüman mahallesinde gezdiler olmadı, türlü cinayetler işlediler, pankartlara ‘hepimiz bilmem neyiz’ diye yazdırdılar yine olmadı. Hıristiyan katlettiler; rahipleri hedef seçtiler yine olmadı…
E naspın gariplerim… Mecburen başka plan kalmayınca ellerindeki son kozları oynamaya karar verdiler. İşte bu ucuz oyunlardan biri de son günlerde derin çetenin renkli ekranlarında boy gösteriyor…
Bu kez hızlandırılmış versiyonunu izletiyorlar bize, çünkü kendi tahammülleri bile yok. 28 Şubat döneminde olsaydı, kapıda bir makam arabası bekletirlerde ve televizyon televizyon gezdirirlerdi. Sabahlara kadar durmadan bombardıman yaparlardı… Ama olmadı. Hızlandırılmış bir şekilde her şeyi gözler önüne serdiler kendilerince…
Fark var mıydı? Elbette vardı. Bu kez piyon, başına gelmesi muhtemel, ya da şöyle diyelim senaryo dahilindeki olayları da ezberden okudu. Konca Kuriş’i işaret etti. Millet de aptal ya, kapıda seni öldürmek için bekliyorlardı. Ölümün İslam ve onun değerlerine hizmet edecek öyle mi?
Senin ölümün, tıpkı Konca Kuriş’in, senaryo gereği öldürülmesi gibi sadece İslam’a saldırmak için kullanılabilir. Hiçbir Müslüman buna alet olmaz.
Seni öldürdüğü için hiçbir Müslüman cennete gideceğini ya da cihad ettiğini düşünmez. Zira aklı başında her Müslüman çok iyi bilir ki, sen ve senin gibiler belirli dönemlerde parlatılır, sonra da kirletilmiş bir bez parçası gibi bir kenara atılır…
Mühletiniz dolmuşsa sizin de yapacağınız bir şey yoktur. Bir bak etrafına kim kaldı geriye. Kalkancılar mı, Şahinler mi? Kim?
Onca profesyonellikle hazırlanmış senaryonun kahramanları (!) bir bir kayboldular ve kaybettiler, sen mi kazanacaksın?