Okumak ve kardeşlik ayı Ramazan
Ramazan, Kur’an-ı Kerim’in nazil olduğu ay. İlk ayet: “Yaratan Rabbinin adıyla oku!” Okunması, anlaması, düşünülmesi gereken ve binlerce tekrarı dahi yeni ufuklar açan ve devamlı okunması gereken Kur’an-ı Kerim... Tabii insanların düşünceleriyle de yardımlaşmaları şart. Abdurrahim Karakoç kardeşim yazılarında, bazen eskimez şiirlerinden demetler sunuyor. Çok da güzel oluyor.
Lise çağlarımda “Safahat”ın yaklaşık yarıya yakınını ezberlemiştim. Üç sene önce “Mehmet Akif Ersoy Günü” için Erzurum’a gittik. İlgili, canlı, güzel bir gün oldu. Ertesi gün Mustafa Karahasanoğlu, Mehmet Doğan ve Hüseyin Öztürk beylerle bir grup genci ziyaret ettik. Bunlar bir üniversite öğretim üyesinin izahlarıyla Safahat’ı ezberliyorlardı. Sevindim. İstiklal Marşı şairimizi yakından tanımak, manevi varlığı ile dost ve arkadaş olup sohbetinde bulunmak önemli imkandır. Her şeyden önce, karakter abidesi bir kimseyi arkadaş edinmektir. Geçen asırdaki sıkıntılı bir dönemimizi, duyarak, düşünerek tanımaktır. Bir duvarın taşları gibi manen birbirine kenetlenmesi gereken Müslümanların temel meselelerini, ayetler ışığında İstiklal Marşı şairimizle beraber düşünmek, O’nun ağlayan ve ağlatan yüreğinden dinleyip yaşamaktır:
“Ben böyle bakıp durmayacaktım, dili bağlı,
İslam’ı uyandırmak için haykıracaktım.”
-
“Ağlarım, ağlatamam, hissederim, söyleyemem;
Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bizarım!
Oku, şayet sana bir hisli yürek lazımsa;
Oku, zira onu yazdım, iki söz yazdımsa.”
Safahat’ı gönülden nasıl bir duyguyla okumamız gerektiğine böyle bir feryatla işaret eden Akif’imizle, sık sık beraber olup, her ay birkaç gün olsun Safahat’ında buluşup görüşmek ne güzel olur. Böyle bir birliktelik, dünün hadiseleri üzerinden, İslam’ın aydınlığında değişmez insanlık değer ve özlemlerimizi bir kere daha derinden duyup düşünmek demektir:
“Ölüler dini değil, sen de bilirsin ki bu din,
Diri doğmuş, duracak dipdiri, durdukça zemin.”
-
“İnkılap ümmetinin şanı yakıp yıkmaktır” diyen Akif:
“Yıkmak insanlara yapmak gibi kıymet mi verir?
Onu en çolpa herifler de, emin ol, becerir.
Sade sen gösteriver, “işte budur kubbe!” diye,
İki ırgatla iner şimdi Süleymaniye.
Ama gel kaldıralım dendi mi, heyhat, o zaman,
Bir Süleyman daha lazım, yeniden bir de Sinan”
-
“İntihar etmek değilse yolda durmak, gitmemek,
Asumandan refref indirsin demektir bir melek!
‘Leyse li’l-insani illa ma sea’ derken Huda;
Anlamam hiç meskenetten sen ne beklersin daha?”
-
“Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur!”
-
“Ser-menzili merama varır durmayıp giden;
Yoktur necat ümidi bu çöller geçilmeden.”
-
Müslümanlık sizi gayet sıkı, gayet sağlam,
Bağlamak lazım iken, anlamadım, anlayamam,
Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize?
Fikr-i kavmiyeti şeytan mı sokan zihninize?
Birbirinden müteferrik bu kadar akvamı,
Aynı milliyetin altında tutan İslam’ı,
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyettir.
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir.
Arnavutlukla, Araplıkla bu millet yürümez...
-
Sizi bir aile efradı yaratmış yaradan;
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan.
-
Girmeden tefrika bir millete düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
-
Ey cemaat, yeter Allah için olsun, uyanın!
Sesi pek müthiş öter sonra kulaklarda çanın!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.