İktisadi barakalar lobisi...
Geçen hafta açıklanan orta vadeli program, içimizdeki IMF lobisinin beklentilerini karşılamadı...
Bu barakalar lobisi, hükümetin IMF’den program ithal edip buna teslim olmasını bekliyorlardı... Gerekçeleri de ekonomide uzun süren belirsizlik dönemiydi...
Aslında bu belirsizlik döneminin yaşandığı doğrudur...
Şimdi belirsizlik kalktığına göre bunun üzerinde biraz durmak gerekiyor...
Ortada önemli bir tespit ve açıklanan programın teferruatından ayıklanmış birkaç nokta var...
Tespit şu;
Ekonomi yönetimi, Başbakan Erdoğan’ın hızına bir türlü ayak uyduramıyordu...
Türkiye’nin kangrene dönmüş siyasi meselelerini fevkalade bir performansla çözüme götüren bir Başbakan varken onun ekibindeki ekonomi kurmayları, reformlarla dayalı bu siyasi cesareti kendi sahalarına yansıtamadılar...
Bu bocalama kriz yönetiminde sorunlara yol açtı...
Mesela son bir yıl içinde bankaların dönem kârları yüzde 33 artarken sanayi üretimi yüzde 46 geriledi...
Programdan çıkarılan noktalara gelince;
Sürekli zararı kapatmak için sürekli borçlanmanın ekonomik bir yönetim anlayışı olmadığı bilinir... Türkiye ekonomisini bu hale getiren kara delikleri, kontrolsüz, denetimsiz alanları bulup kurutmak gerekiyordu...
Bunun da ilk adımı ekonomideki belirsizliği kaldırmak ve devletin yapılacaklarını taahhüt etmekten geçiyordu...
Devlette, belediyelerde yapılan harcamalarda şeffaflık ve azami tasarruf, piyasalarda işleyişi ve denetimi hızlandırıcı hukuki düzenlemeler ve üretim yapan özel sektörün düzgün borçlanabilmesini sağlamak gerekliydi...
Şimdi ortada bir yol haritası olduğuna göre bu noktaları programda görmek aynı zamanda hedeflerin gerçekçiliğini görmek anlamına da geliyor...
Geçen yıl ekonominin batacağı tahminde bulunan TUSİAD, şimdilerde yeni bir eleştiri kampanyasına başlasa da hükümetin programı gerçekçidir...
Çünkü her şeyden önce devlet, gelir ve giderleri arasındaki oranları bir kurala bağlamış oluyor... Borçlanmada kullanılacak kaynakların azami hacmini, kalitesini ve vadesini dengelemek suretiyle bütçe açıklarını kontrol altında tutacağını ifade ediyor...
Yani enflasyon, faiz dışı denge, gelir ve harcama hedefleri gibi meseleler kendi içinde oranlara, toplamında da belirli hedeflere bağlanmış oluyor...
Bunu destekleyecek para ve gelirler politikası da gerçekçi rakamlarla revize edilmiş görünüyor...
Hükümet borçlanmayı mali kurala bağlarken, bütçe açığı ve borç tutarı milli gelirin belirli oranları içinde tutulacak...
Borçlanmada Türk Lirası cinsinden uzun vadeli enstrümanlar kullanılacak...
İşsizlik bir gecede çözülmeyecek ama en azından ekonomiye her yıl katılan yeni iş gücünü de hesaba katarak bu oran yüzde 13 civarında tutulacak...
Hukuki düzenlemelerin yapılıp ticaret sisteminin işler vaziyete getirilmesi de programda mevcut... Vadeli çek sistemi gibi piyasaları kilitleyen neredeyse çökmüş ödeme ve taahhüt araçları bu suretle belki kurtarılabilecek...
Vergi sistemi sadeleştirilecek, AB uyum programı hızlanacak, büyüklüğü neredeyse ekonominin yarısına ulaşmış kayıtdışı faaliyetler denetim altına alınıp kaçakların da önlenmesi hedefleniyor...
Ekim ayında IMF ile masaya oturmak mecburiyetine karşılık; onların politikalarına tam teslimiyet yerine eldeki programa fon desteği talep edilebilecek...
Genel olarak bütçe disiplini üzerine bina edilmiş gibi görünen orta vadeli program hedeflerinin gerçekleşmesi için mevcut araçlarının yeterli olmayacağı işin başından bellidir...
Ekonomide A’dan Z’ye birçok şeyin sil baştan değiştirilmesi gerekecektir...
Bu hayırlı olacaktır... Türkiye ekonomisini toparlamanın yolu bellidir...
“İktisadi barakalar yıkılmadıkça, iktisadi gökdelenler inşa edilemez”...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.