Hasan Aksay

Hasan Aksay

Ayrımcılığın kökenleri ve neticesi

Ayrımcılığın kökenleri ve neticesi

Ayrımcılık çeşitlidir. Ama hepsi, samimiyetsizlik, çifte standart, çıkarcılık, sevgi fukaralığı gibi insanlığa ters bir çıkarcılıktan kaynaklanmaktadır. Anne karnındaki ikizlerin, dünya genişliğinden habersiz, kendi yerini, diğeri aleyhine genişletmek için tepişmesi gibi bir şey. Biraz sonra gelecekleri dünyanın ne kadar geniş olduğunu bilecek akıl ve iman verilse tepişmezler. Bu imtiyaz çekişmesi, doğum berzahından sonraki ölüm berzahından geçerek varılacak üçüncü menzili bilememenin kavgası.
Ayrımcılık, nitelikleri yönünden olduğu gibi failleri bakımından da çeşitlidir. Ayrımcılığın failleri yönünden en çirkinleri, üçe kadar şöyle sıralanabilir: 1) Adalet mensubunun yargıda ayrımcılığı; 2) Evrensel gizli örgüt mensuplarının maskeli faaliyetleri; 3) Devlet yetkilileri ve memurlarının görevlerinde ayrımcılık.
Adalet mensubunun ayrımcılığı, üç bakımdan son derece çirkin ve lanetlik bir iştir: A) “Adalet mülkün temelidir”. Bu bakımdan adaletle hükmetmek, ne kadar haysiyetli, şerefli ve ecirli bir meslekse, ayrımcılık için kullanılması da o derece büyük felakettir. Hem devletin güçsüzlüğü, hem de güç kaybıdır. Ayrımcılık çıkarcılıktır, zulümdür. İlla maddi bir rüşvet olarak düşünülemez. Yetkisiyle gururlanmak için yapılan haksızlık dahil maddi-manevi her haksız imkan rüşvettir. B) Adalet mensubu, milletçe, hatta tüm insanlıkça güvenilen ve güven duymak zorunda olunan bir makamın sahibidir. Doğru bir ideoloji ve fikri sebeplerle de olsa adaletten sapılamaz. Bunun mücadele yeri adalet değil, fikir sahasıdır. C) Yargıda adaletsizlik, birinin hakkını öbürüne vermek, kanun ölçülerini zorlayarak zulüm doğurmak, birini müruru zamana uğratıp, öbürünü uğratmamak utanç yüklü bir hadisedir.
2) Evrensel gizli örgütler. Adı üstünde gizli, maskeli insanlardır. Dünyayı saran teşkilatları ve organizasyonlarıyla yanıltır ve güç ve imtiyaz sağlarlar. Düşmanın mı dostun mu bilemezsin. Zaten iradesi kendi elinde değil, örgüttedir. Dostun iken, katilin olabilir. İstese de, örgüte ters davranamaz. Yalnız örgütünün adamıdır ama, “dün dündü” deyip, maske değiştirir, “demokratken darbeci”, “darbeci iken demokrat” olup her yere girerler.
3) Devlet erkanı ve memurların görevi, devlet ve millet imkanlarıyla, hakka, devlete ve millete hizmettir. A) Kanunlara riayet açık bir sorumluluktur. B) Hakka riayet, devlet imkanlarını kullanma yetkileriyle orantılı bir sorumluluktur. C) Devlet işlerinin duraksamaması için siyasette takdir zaruridir. Siyaset, takdir sanatıdır denebilir. Kanun değiştirmek de gerekebilir. Siyasi takdir, insanlık tarihinin değişmez realitesidir. Burada önemli olan akıl ve vicdan tartısıdır.
Demokrasilerde siyasi takdirden bütün millet, birey ve toplum olarak kamuoyu oluşturmak ve seçici olarak fiilen ortak sorumludur. Millet imkanlarını çarçur eden, yandaşları için kullanan, iyi niyetli olmasına rağmen yanlış kararlar alan siyasileri, ikaz etmeli ve yerine ehil insan yetiştirmelidir. “Beni işe alacak”, “işim olursa görür” diye, adaletten, haktan, hukuktan, ehliyetten başka bir sebeple oy veren kimse mutlak sorumludur. Rüşvet almak için çabalayan memurdan farkı yoktur.
Siyaset zor bir meslektir. Takdir konusu, bin bir şekilden en iyi alternatifi seçerek mutlaka hamle yapmak, yerinde saymamak kolay değildir. Oy verme de aynı derecede önemli siyasi bir sorumluluktur. “İnsan siyasi canlıdır”. Seçim, siyasetin temelidir. “Milletler layık olduğu idareyi bulur”. Baba evladının, evlat babasının adına borçlanamıyor. Ama oy verdiğin kimse senin adına borçlanıyor, torununu da borçlandırıyor.
NETİCE: Monarşi, oligarşi, demokrasi, şekli ve yöntemi nasıl olursa olsun siyaset, tüm millet adına yetkiyle yürütülen bir görevdir. Onun için “A”dan “Z”ye, ülkedeki her doğru ve güzel işin övgüsü de yanlışının faturası da siyasete, yani millete ve onun seçtiği kadrosunadır. Gizli örgütlere yer vermeyecek, adaletin de, bürokrasinin de hataları varsa düzeltecek odur. Bazen siyasetin, yani halkın gücü yetmeyebilir. Asırlarca sömürgelerde halkın gücü yetmedi. Dış sömürgeciler devri bitti. “Derin güç” denen ve derin emellerini ne tip sömürgecilerle tevhit ettiği belli olmayanlar varsa, bunlardan kurtulmanın yolu bağırıp çağırmak, kırıp dağıtmak veya ümitsizlik değildir. Milletçe birlik ve dayanışma gayretiyle siyasi gücünü hakim kılmaktır. Kadro acizse, değiştirmektir. Ancak millet de, yapılabilecek ve zaman gerektirenlerin takdirinde yanlış yapmamalıdır. Allah, kimseye götüreceği yükten fazlasını yüklemez.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi