Pakistan varoşlarından notlar...
Pencap eyaleti Hindistan’a kadar uzayıp giden bir bölge... Yalnızca Pakistan tarafında 80 milyon insan yaşıyor, başkenti de Lahor...
Bir patlama sonrasında ortalığa sinen keskin barut kokusu gibi hâlâ İngiliz sömürge kültürünün etkileri hissediliyor gündelik hayatta...
“Politikaya şehir merkezlerinden manzara konulmaz” düsturundan hareketle mümkün mertebe varoşlarda dolaştık...
Akıp giden kalabalıkların gürültüsü ve korna seslerinin birbirine karıştığı, araba, motosiklet, bisiklet ve üç tekerlekli taksilerin birbirine girdiği tozlu ve uğultulu caddeler üzerinde, denk gelen kahvelerin kerevetlerine bağdaş kurup demli çayları yudumlayarak ahaliyle uzun sohbetler yaptık...
Boş alanlarda mahalli kıyafetlerle kriket oynayan insanlar da göze çarpıyor...
Kriket oyunundan hiç hazzetmem... İngiliz’in enerjilerini boşaltsınlar diye sömürgelerine dağıttığı biçimsiz bir oyuncak gibi görünüyor...
Gerçi geride bozulmadan kalan birkaç şey görmek de güzel... Urdu, yani bildiğimiz ordu dilinin gelişiminde Türk devletlerinin dolaysıyla Türkçenin ciddi bir katkısı var... İster istemez tabelalara takılıyor gözünüz...
Osmanlıcaya kısmen vakıf olanlar için keyifli bir bulmacaya dönüşüyor Urduca yazıları sökmeye çalışmak... Tabelalardaki İslam harfleri ise klasik varoş dekorlarına çeki düzen veren müthiş bir estetik sunuyor...
Bölgede yayınlanan İngilizce gazetelerde Başbakanın ziyaretine geniş yer verilmiş... Yalnız imzalanması beklenen serbest ticaret anlaşmasından ziyade, Erdoğan’ın Davos toplantılarında Peres’e nasıl giydirdiği üzerine kalem oynatmış bir yığın adam...
Maalesef Pakistan sanki 70’lerden kalmış gibi duran bir demode sistemle idare ediliyor... Yağ, şeker ve un fazlasıyla var ama helvayı karacak adam yok ortada... Derinden gelen bir liderlik sorunu hissediliyor...
Erdoğan’ın Pakistan varoşlarında şaşırtıcı derecede büyük bir kredisi var...
Bölge barut fıçısı gibi... Afganistan, İslam ülkelerini bağlayan zincirin kilidini oluşturuyor... Pakistan da bu kilidin anahtarı olan ülke...
Pakistan’da yaşanabilecek beklenmedik bir siyasi değişimin, Mısır, Suudi Arabistan ve körfez ülkelerinin yönetimleri üzerinde “domino taşı” etkisi yapabileceği tahmin ediliyor...
Dolayısı ile bölge siyasi ve askeri açıdan tuhaflıklarla dolu...
Afganistan’da komünist Rus ordularının başlattığı savaşı şimdi kapitalist ABD orduları devam ettiriyor...
Ve Pakistan’ı siyaseten kaybeden tarafın, Afganistan’daki savaşı kaybedeceği de tecrübeyle sabit...
Bu durum Pakistan üzerinde çok şiddetli bir baskı oluşturuyor...
Nükleer güce sahip olan bu ülkede, büyük siyasi ve ekonomik potansiyele rağmen yaygın fakirlik hüküm sürüyor ve çorbalar çok zor kaynatılıyor...
Fakat varoşlarında radikal fikirlerin filizlendiğini gözlemlemek mümkün... Devam eden fakirlik bu değişimi hızlandırıyor ve batı ülkelerine karşı gittikçe büyüyen bir nefrete dönüştürüyor...
Bu manzara içinde, Tayyip Erdoğan çizdiği güçlü lider portresi ile büyük beğeni topluyor...
Özellikle Pencap eyaletinin kalabalık varoşlarında dolaşırken Tayyip Erdoğan’a “kardeş ülke Türkiye’nin başbakanı” kimliğinin fevkinde bir alaka duyulduğunu tespit ettim...
Mesele yalnızca Türkiye ve Pakistan münasebetleriyle izah edilebilecek kadar basit değil elbette...
İslam ülkeleri coğrafyasında bir “lider kıtlığı” yaşanıyor...
Bu “siyasi kuraklık” yüzünden İslam milletleri arasındaki münasebetler geliştirilemiyor, her türlü teşebbüs batı bloğu ekseninde duran hükümetler karşısında akim kalıyor...
İslam ülkeleri arasında serbest dolaşım, ortak para birimi, bir ekonomik topluluğun kurulması, hülasa “boşlukların doldurularak safların düzeltilmesi” yüz milyonlarca Müslüman’ın ortak hedefi haline gelmeye başladı...
Eğer gün gelir de Pakistan’ın yeni liderleri Pencap varoşlarından çıkarsa, işin gideceği yer bellidir...
Televizyon ekranlarında boy gösteren politikacıların telaşı ise yüzlerinden okunabiliyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.