Biz eleştirelim, bizi kimse eleştirmesin mantığı
Cuma günü Meclis'e getirilen demokratik açılım gerçekten açıldı mı, içinde nelerin olduğu herkes tarafından tam olarak görüldü mü bilemiyorum.. Herkes anlayışına göre bu hususta karar verecektir. Kimileri açılım gerçekten açıldı, maksat hasıl oldu diyecek kimileri de iktidarın Meclis'te de açılımın içini doldurmadığını söyleyecektir. Ancak, medya genellikle açılımın nihayet açıldığı görüşünde birleşmiş görünüyor.
Sanıyorum Meclis'teki açılım müzakerelerinin en önemli kısmı Anayasa'nın ilk üç maddesi hariç yeniden düzenleneceğine dair Başbakan ve İçişleri Bakanı'nın sözleriydi. Bize göre de işin püf noktası burada... Çünkü, Başbakan ve İçişleri Bakanı'nın açılımı ısrarla herkese daha fazla özgürlük şeklinde tarif etmesi ister istemez yeni bir sivil anayasayı akla getiriyor. Artık bu ülkede mevcut anayasa ile demokratik bir açılımın gerçekleşmesinin mümkün olmadığını herkes biliyor. Muhalefetin iktidara meydan okuyuşunun temelinde de işte bu güvence yatıyor... Mevcut anayasa durduğu sürece demokratik bir açılımın mümkün olmadığını düşünen CHP ve MHP yeni bir anayasa yapılmasını sanıyorum nasıl engelleyeceklerinin hesaplarını şimdiden yapmışlardır. Yani demokratik açılım için yeni bir anayasaya ihtiyaç varsa, yeni bir anayasanın yapılmasını engellemek için CHP ve MHP ittifakı şimdiden gerçekleşmiş ise sanıyorum mevcut şartlar içinde birkaç adım atılarak mesele çözüme kavuşturulmaya çalışılacak.
İçişleri Bakanı'nın açıklamasına göre Anayasa değişikliği öncesi 4 adım atılması söz konsu. Bu adımlar;
1-İsimleri değiştirilen yerleşim birimlerine, yerel talep halinde eski isimlerinin verilmesi,
2-Siyasi partilere seçim çalışmalarında farklı dil ve lehçelerde propaganda yapma imkanının verilmesi,
3-Bağımsız Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu ile Kolluk Şikayet Mekanizması'nın kurulması,
4-İşkenceye karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'nin ihtiyari protokolünün onaylanması.
Bu adımlar terörün sona ermesi için yeterli olacak mı? Bir diğer ifade ile dağa çıkmaları engelleyecek, dağdakilerin silah bırakarak inmelerini sağlayacak mı? Doğrusunu söylemek gerekirse bu sorulara hemen 'evet' karşılığı vermek pek mümkün görünmüyor. Ancak, söz konusu adımlar önemsiz adımlar değildir. Elbette bu noktada sadece Hükumetin adım atmasını beklemek buna karşılık karşı tarafından her adımın arkasından "Daha fazla... Daha fazla..." çığlıkları atılması sürecekse mesafe almak kesinlikle mümkün olmayacaktır.
Bu arada Meclis'te açılımın müzakeresi sırasında dikkatimi çeken bir başka husus ise CHP ve MHP'nin iktidara her türlü şeyi söyleme, hatta hakarete varan ifadeler kullanma hakkını kendilerinde görürken iktidar sözcülerinin eleştirileri karşısında gösterdikleri tahammülsüzlüktü.
Baykal ve Bahçeli konuşmaları sırasında AKP'ye bölücübaşı ile işbirliği halinde olmak, muhatap kabul etmek gibi ithamlarda bulundular. Hatta, açılımın dış kaynaklı ülkeyi bölme projesi olduğunu ısrarla tekrarlarken iktidar partisi grubu konuşmaları sessizce dinledi. Buna karşılık CHP ve MHP grupları özellikle Başbakan konuşurken her fırsatta laf atmaya, konuşmayı engellemeye çalışmayı stratejilerinin esası kabul etmişlerdi. Görün CHP ve MHP kendi bildiklerinden başka doğru kabul etmiyor, kesinlikle de demokratik açılım ile terörün silahsız sona erdirileceğine inanmıyor hatta istemiyorlardı. Ayrıca terörle 25 yıldır sürdürülen silahlı mücadeleden de bir sonuç alınamamış olmasının sebepleri üzerinde de durma ihtiyacı duymuyorlardı.
Demokratik hakların verilmesi ile terörün sona erdirilemeyeceğini söylediğiniz zaman silah yoluyla niçin önlenemediğinin izah edilmesi gerekmez mi?
Elbette devletin terör örgütüne teslim olması düşünülemez, bunu hiç kimse de kabul edemez. Edecek birileri çıkarsa da bu millet onları siyaset sahnesinden siler atar. Bu bakımdan olumsuzlukları dile getirmek belki sorunların tartışılması anlamına gelebilir ama, sorunların çareleri söylenmeden de çözüme katkı sağlanmış olmaz.
Baykal ve Bahçeli ısrarla dağdaki tüm teröristlerin silahlarını devlete teslim ederek gelip teslim olmalarını istiyor. Keşke böyle bir sonuç elde edilebilse. Bunu kim istemez. Böylece hem terör sona ermiş hem de demokratik açılım rahatlıkla gerçekleştirilmiş olabilir. Bu noktada teröristlerin silah bırakarak dağdan inmelerini sağlayacak adımların atılmasını da CHP ve MHP ihanet, PKK ile işbirliği olarak nitelendirdiğine göre ne yapılması gerekiyor?
Bu sorunun cevabını Baykal ve Bahçeli'nin konuşmalarında açık bir şekilde bulamadım ama, anladığım kadarıyla mesele olduğu gibi devam etsin istedikleri izlenimini edindim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.