BAŞBAKAN, ELBET ADALETTEN DE SORUMLU
“Adaletin zulmü, zulümlerin en çirkinidir” başlığı yazacaktım, “Başbakan, Danıştay kararına çok sert çıktı” diye haksız bir eleştiri oldu. Başlığı değiştirdim.
Bugün ve bütün tarihte, ülke yönetiminden siyasi irade sorumludur. Monarşi, oligarşi, demokrasi olsun siyaset her işe karışmak zorundadır. Çünkü her yanlıştan ve yapılması gerektiği halde yapılmayan her işten o sorumludur. Başbakan elbette karışacak ve düzeltecektir. Ülkede olup biten her iyilikte, siyasi iradenin sağladığı düzen, huzur ve başarının payı olduğu gibi; her yanlışı, zulmü, milletin önüne çıkarılan engeli kaldırmakla da siyasi irade sorumludur. Millet iradesinin tecelli merkezi yüce meclis; yüce meclisin icra gücü de hükümettir. Dünyada hiçbir hükümet adaletin genleriyle oynanarak milletin tehlikeye atılmasına seyirci kalamaz. Nitekim kalmamaktadır. Afganistan’daki albayının hatasından dolayı A. Merkel, genelkurmay başkanını görevden aldı. Bizde de önemli icraatlar olmuştur. “TBMM, ancak 2/3 ekseriyetle toplanabilir” kararının açık anlamı “1/3 ne emrediyorsa, 2/3 itaat edecek. Türkiye’yi 1/3 yönetecek” dendi. Hükümet ve millet bu köleliğe “Hayır!” deyip, kuşatmayı kırmadı mı! Bu karşı çıkış da sözde kalamaz, icraat gelecektir. Başka yol yok. Aksi halde devlet kalmaz. Adalet mülkün temelidir.
Mesele önemli. Söylenmesi gerekli çok şey var. Sadece başlıklarla arz edelim:
Yüksek adalet mensuplarına eğitim brifingi veren Post Modern Darbe döneminde YÖK Başkanı, şimdi Ergenekon sanığı Kemal Gürüz’ün, meslek okullarının önünü tıkayan, “katsayı” icadının nasıl bir felaket olduğu görüldü, yaşandı. Şimdi Danıştay 8. Dairesi, beş ay önceki kararını da tekzip ederek, bu adaletsizliğe devam kararı veriyor:
1) Bu kararla, başörtüsü dayatmasında olduğu gibi, gençliğin önü tıkanmıştır.
2) Bu kararla Türkiye, kalkınan dünya ve ülke ihtiyaçlarının tersine, meslek okulları aleyhine tehlikeli bir dengesizliğe mahkûm edilmiştir.
3) Bu kararla, sanayi ve kalkınmanın, “yetişmiş eleman” imkanı yok edilmiştir.
4) Bu karar, kalkınan Türkiye’de işsizlik nedenidir. Yetişmiş eleman ihtiyacı ve genç nüfusa rağmen “varlık içinde yokluktur”. Giderek ağırlaşacak bir beladır.
5) Bu karar, yetişmiş eleman bekleyen sanayi ve iş kollarımızı, işçi ithaline zorlarken, ürettiği mesleksiz işsizlerle ülkeyi sosyal sorunlar içine atacaktır.
Sıralanacak bu gibi sorunlar, bu kararın sadece maddi yönüdür. Asıl sorun ise, adaletin maruz kaldığı sorundur. Sistemle oynayarak adalette ters yola girmek, hedefi kaybetmektir. Adaleti kaybetme hatası, son derece doğurucudur. Süratle ürer. Birinin arkasından öbürü gelir.
1) Mantık, vicdan ve adalet, kendi kendini inkar edemez. “Dün dündü, bugün bugündür” diyemez. Derse, adalet buharlaşır, yok olur. Danıştay 8. Dairesi, 26/6/2009’da “sınav sistemi değiştirme yetkisi YÖK’tedir” dedi. 5 ay sonra bugün, “ben karar alırım” diyor. Adalet, özgürlük ruhudur. Hakime mahkûm adalet, ruhsuz kalır. Ölü bedeni, kısa zamanda kokar ve önce çevresini zehirler.
2) İdari yargı, icraatı denetlerken mevcut kanunlara uygun hareket edilip edilmediğine bakmakla görevlidir. Danıştay bir idari yargıdır. Eğitimin kanunlara uygun olup olmadığı değil de, okulların eşitlik ve farklılıklarının, MEB ve YÖK’ten Danıştay’a devri niteliğinde karar, sistem ve adaletin genleriyle oynamaktır.
3) Bu karar, okulların eşit ve eşitsizlik meselesini de yarım bırakmıştır. Yarım adalet olmaz. Adına bakarak “eşit değil” denecekse, Fransız, İngiliz, Yahudi azınlık okulları ve denkliklerine, MEB ve YÖK tarafından onanmış ülkelerin okulları ne olacaktır? Eşit ve eşit olmayışa, MEB ve YÖK değil de Danıştay karar verecekse, hepsini devralması gerekir. Engel neden sadece meslek okullarına?
Kolejler, Anadolu Liseleri ve düz liseler arasında da farklar var. Eşit mi, değil mi? MEB ve YÖK mü karar verecek, Danıştay mı?
Bütünün sadece bir bölümü değerlendirerek verilen hüküm, yeni adaletsizliklerin giriş kapısıdır. Sayın Başbakan, eleştiride haklıdır. Düzeltmesi beklenmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.