Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Faşizme demokrasi ambalajı!..

Faşizme demokrasi ambalajı!..

Demokrasi, içini herkesin kendine göre doldurduğu bir kavram olmaya devam ettiği sürece her türlü demokrasi dışı dayatmayı demokrasi olarak toplumlara kakalamak mümkün olacaktır. Güya yer yüzünden kalktığı sanılan faşizm birtakım kişilerin beyinlerindeki varlığını günümüzde demokrasi ambalajı içinde toplumlara sunabilmektedir. Faşizm ile demokrasinin ne ilgisi var diyebilirsiniz..

Elbette literatürdeki tarifi için ele alındığında bu iki kavram birbirine akla kara kadar zıttır, öyle olması gerektir. Ama dünyanın neresinde olursa olsun ve kendilerini nasıl tarif ederlerse etsinler bir takım siyasiler, topluluklar ve toplumlarda hakim olan güçler eğer gizli ya da açık bir şekilde tek rengi savunuyor, farklı renklere tahammül edemiyorlarsa bilinmelidir ki bu tek rengin peşinde koşanlar demokrasiyi değil faşizmi savunuyorlardır. Yaptıkları iş demokrasiyi kullanarak faşizmi hakim kılmaya çalışmaktır. Durup dururken nereden çıktı bu demokrasi ambalajına sarılmış demokrasi yutturmacasının peşine düşmek diyebilirsiniz. İzah edeyim..

İsviçre Avrupa'nın en demokrat ve özgürlükçü ülkesi(!) olarak takdim edilir. Bunun yanında refah seviyesi de en yüksek ülkelerden de birisidir. Bu şartlara sahip bir ülkede tek renkliliğin peşine düşmek, çeşitlilikten rahatsız olmak akla gelmeyebilir.. Gelmemesi de gerekir. Ama geçtiğimiz günlerde yapılan bir referandumda İsviçrelilerin yüzde 59'u Müslümanların ibadethanelerinin minarelerinden rahatsız olduklarını belirtir yönde oy kullanmışlar. Yani referanduma katılanların yüzde 59'u ülkelerinde minare görmek istemediklerini belirtmişler. Bunun açık anlamı İsviçrelilerde tek renklilik peşindedirler. Farklı renklere tahammül edememektedirler. Tek renk dışında renge tahammül edememek demokrasi olarak izah edilebilir mi? Bunun anlamı faşizm değil midir?

Gerçi ülkemizde de camiden, özellikle de minarelerden rahatsız olanlar vardır. İşin garip tarafı bu kesimler her ağızlarını açtıklarında demokrasiden ve insan hak ve özgürlüklerinden söz ederler. Hatta bu rahatsızlıklarını demokrasi ile izaha kalkışırlar. Böyle olunca bizdeki cami ve minareden rahatsız olanlar ile İsviçreliler arasında ne fark kalır?

İsviçre'deki referandum sonucunu aslında yadırgamış değilim. Çünkü, Avrupalıların demokrasi ve insan hakları anlayışlarını kesinlikle çıkarlarının belirlediğini biliyorum. Hatta, Avrupa Birliği'nin bir Hristiyan Birliği olduğuna daha işin başından beri inanıyorum. Böyle olunca onların demokrasiyi kendi aralarındaki ile farklı renklere karşı uygulamalarının çok farklı olduğunu da biliyorum. Bu bakımdan Türkiye'de yabancılara gayrimenkul satışına yönelik eleştirilere bir takım kimselerin, "Türkler de oralarda gayrimenkul alıyorlar.

Bizim de onlara satmamızda bir sakınca yok" şeklinde bir savunma getirmeleri, öte yandan cemaati kalmadığı için yüzyıllar önce yıkılmış pek çok kilisenin Avrupalıların isteği ile geçmişe sahip çıkmak adına yeniden restore edilerek ayağa kaldırma çalışmalarına yönelik eleştirilere de, "Türklerin de Avrupa'da ABD'de camileri var.

Onlara bir şey diyorlar mı?" diye karşı soru yöneltenler nedense işin bir adım ötesini göremiyorlar. Evet.. Avrupa'da da Müslümanlar cami yapabiliyor, daha doğrusu terk edilmiş depo ve binaları satın alarak oraları mescide çevirebiliyorlar ama Avrupalılardaki minare ve ezan rahatsızlığı nedense hep görmezden gelindi. Demek istediğim o ki, Avurapa ülkelerindeki Müslümanlar bir sığıntı statüsünde kaldığı sürece sesini çıkarmamaktadır: Ama ne zaman Müslümanlar çeşitli Avrupa ülkelerinde belirli bir konuma gelmeye başlamışsa sınırlandırmalar da peş peşe gelmeye başlamıştır. Bu sınırlandırmalar sadece mahalle baskısı düzeyinde de kalmamış, bunun için yasal düzenlemeler getirilmiştir..

Bütün bunlar hep demokrasi adına yapılmıştır. Ülkemizdeki bazı çevreler ise sadece tek renklilik taleplerini demokrasi adına dile getirmekle kalmamışlar, demokrasinin rafa kaldırılması demek olan darbelere bile demokrasiyi korumak gibi bir kılıf atında destek vermişlerdir. Böyle olduğu içindir ki, yani gerçekten tek renkten yana olmalarına rağmen bunu açıktan savunamadıkları için demokrasiyi siper olarak kullanmayı tercih etmişlerdir.

Hangi kişi ve kurumdan gelirse gelsin çok renkliliği engellemek anlamına gelebilecek söz ve davranışların açık tarifi faşizmdir. Sadece Avrupa'da değil inanan bir kimsenin inancını inandığı gibi yaşamasını engelleyen her türlü söz ve fiil ne adına yapılıyor olursa olsun kaynağını faşizmden alıyor demektir. Sanıyorum böyle olduğu için de ortaya içi başka dışı başka tipler çıkıyor ve demokrasi de bu yüzden ülkemizde gerektiği gibi kökleşemiyor.

Bir diğer ifade ile ülkemizde faşizm demokrasi adı altında varlığını koruyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi