İşsizlik oranı ve göç
Açıklanan resmi verilere göre işsizlik oranı en yüksek il ile en düşük illerde ortaya çıkan gerçek göç olayı. Genelde işsizlik oranının çok düşük olduğu iller hızlı göç veren iller arasında yer alırken, işsizlik oranı yüksek illerin de göç alan iller arasında olduğu dikkat çekiyor. Bu bakımdan işsizlik oranlarının ülke genelinde belli bir düzeyde tutulmasının yolu yatırımların Türkiye'nin belli bölgelerinde toplanmasının önüne geçilerek yaygınlaştırılmasından geçiyor. Bu gerçeği görmezden gelen uygulamalar sorunların daha da büyümesine yol açacaktır.
Bunun dışında TÜİK'in açıkladığı işsizlik rakamları gösteriyor ki işsizlik oranı en yüksek iller sıralamasında birinci sırayı yüzde 22.1 ile Şırnak, onu yüzde 20.5 ile Adana, yüzde 18.3 ile Hakkari izliyor. Bu rakamlara bakarak diyebiliriz ki Doğu ve Güney Doğu'da önce köylerden il merkezlerine yönelen göç bu il merkezlerinde işsizler ordusu oluşmasına yol açmış. Ortaya çıkan baskı bu illerden de Türkiye'nin Adana, İzmir, İstanbul ve Ankara gibi illere göçü körüklemiş. Bu şehirlerde de işsizlerin artmasına yol açarken bir yandan da sosyal yapının hızla değişmesine yol açmıştır. Söz gelimi İstanbul'a ilk gittiğim 1950'li yıllarda bu şehre Anadolu'dan gidenler kısa bir sürede oranın kültürüne adapte olurken şimdilerde İstanbul'un kendine has kültürü yok olmuş, göç edenler şehre damgalarına vurmuşlardır.
Öncelikli olarak Doğu ve Güneydoğu illerine köylerden başlayan, hatta köylerin boşalmasına yol açan göçler bu illerde işsiz genç nüfusun artmasına sebep olmuştur. Terör olayına bu açıdan bakıldığında bölgede tehlikeli boyutlara ulaşan işsizler ordusu terör örgütüne eleman kaynağı haline gelmiştir. Bunu ifade ederken kesinlikle terörün tek kaynağı ekonomiktir gibi bir iddianın sahibi değilim. Ancak, işsiz, gelecekten bir beklentisi olmayan gençlerin iş güç sahibi, kendince bir düzen kurmuş gençlere göre dağa çıkması, teröre bulaşmasının daha kolay olacağına dikkat çekmeye çalışıyorum.
İşte bu noktada ekonomik kalkınmada şimdiye kadar uygulanan politikaların yanlış olduğunu görmek gerekiyor. Doğu ve Güneydoğu'ya 30-35 yıl önce el atan, ekonomik kalkınmayı ve sanayileşmeyi bu bölgelerden başlatan Erbakan Hoca'nın uzak görüşlülüğünü bu vesileyle hatırlamak gerekiyor. Doğu ve Güneydoğu'daki pek çok fabrikanın temel atmasında bulunmuş, o temeller atılırken yöre insanının duyduğu memnuniyeti yakından görmüştüm. Ne var ki, Erbakan Hoca'dan sonra işbaşına gelenler bu fabrikaları bir an evvel bitirmek yerine satmayı tercih ettiler. Halbuki o fabrikalar tamamlanmış, üretime geçmiş olsaydı ne o bölgelerden Batı illerine böylesine yoğun göç olur ne da o illerde kalanlar işsizliğin pençesinde kıvranırlardı. Elbette şimdi bunları hatırlamanın bölgenin işsizliğine çare olmayacağını biliyorum ama bu gerçeğin hatırlanması ile birlikte bu bölgelerde uygulamaya konacak yeni ekonomik modellerle bölgenin kalkındırılması, işsizlere iş bulunması terörle başlatılmış mücadele çerçevesinde büyük bir önem kazanıyor.
Açıklanan rakamlar şu anda bile çalışma çağında olanların neredeyse dörtte birinin işsiz olduğunu gösteriyor. Buna bir de Mahmur Kampı'nın boşaltılması sonucu gelecekler ile dağdakilerin bir bölümünün inmesi halinde ortaya çıkacak işsizlik oranları daha da yükselecektir. Bu bakımdan açılım proğramının sadece demokrasi ayağı ile yetinmek uzun süreli bir çözüm olmayacaktır. Olayın ekonomik ayağının da yenilenmesi ve harekete geçirilmesi gerekiyor. Diyelim ki tüm demokratik talepler kabul edildi ve çatışma sona erdi. Eğer işsizlik sorunu çözülemeyecek olursa bataklık kurutulmamış olacak ve o bataklıktan teröre yeni elemanlar üremeye devam edecektir.
Gerçi geçmiş yıllarda bu bölgelerde uygulanan teşvik tedbirleri ile bazı yatırımların gerçekleştirilmesine çalışıldı. Ama alınan teşvikler çoğu zaman boşa gitti. Fabrikalar ortaya çıkmadı. Göstermelik bazı yatırımlardan ibaret kaldı. Bu arada özelleştirme yoluyla satılan devlet fabrikalarında da kısa sürede üretimde gerileme oldu.
Bu da işçi sayısının azaltılmasını gündeme getirdi. Bu durum sadece çalışanlar için geçerli olmadı. Bölge tarım ve hayvancılığının da zarar görmesine yol açtı. Geçmişte hayvancılığı ile meşhur pek çok ilimizde bugün hayvan sayıları önemli ölçüde azaldı. İşsizlerin tespit edildiği gibi bir de bölgenin hayvan varlığının ve tarımsal üretiminin boyutları araştırılsa sanıyorum nelerin yapılması gerektiği çok daha iyi anlaşılacaktır.
Sonuç itibariyle diyebiliriz ki, yıllardan beri sürdürülen yanlış kalkınma politikaları, yatırımların belli bölgelere yığılması sosyal dengesizliklere sebep olmuştur. Bunun giderilmesinin yolu ise ülkemizin her bölgesinin kalkındırılmasından geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.