Hasan Aksay

Hasan Aksay

Devlet olmak

Devlet olmak

Dağdaki çobanımız bilir, “Elçiye zeval olmaz” hikmetinin yüceliğini. Devlet adamları da bilir. Ama devlet olamadan devlet adamlığı olmaz.
Dünyanın boş olduğu göçebe çağlarında dahi, “gece kondu” devlet olmadı. “Oldum” derse ne olur? Şimdi onu görüyoruz. Kendi sandalyesini alçaltır.
İşgal edip, bir milleti vatanından sürüp, soy kırımıyla devlet olmak şöyle dursun, sömürgecilik dahi insanlık vicdanından kovulmuştur. Tarihin en kirli sayfasıdır.
Rabbi hahamlar ve diğerleri, sizin düşünen insanlarınız değil mi? Niçin dinlemiyor ve istikbalinizi, çocuk, kadın demeden öldürmekte, dünyaya meydan okumakta arıyorsunuz?
Kılıç, kılıçla kırılır. Vahşetle gelen, dehşetle gider. Cromwel’den İttihat Terakki’ye, Napolyon’dan Musolini’ye, Hitler’e kadar istisnasız tüm zalimler, milletine, ülkesine, kendisine zarar vermiştir. Tarihi kirletmiştir. Devlet, silahtan ibaret değildir. Eşkıya da silahlıdır. Yahudi cemaati, bu olmazı anlayacak tecrübe sahibidir. İbret?
Hz. İsa’ya, “Sahte Mesih” dediniz. Yeni Mesih beklentisi zaruret oldu. Beklenti, sürekli Mesih doğurdu. Bu Mesihlerin hepsi, “Mesih kral” olmak, Süleyman tahtına oturmak istiyordu. “Bir ırmakta iki kere yıkanılmaz”. O sular akıp gitmiştir. Süleyman bir daha gelmez. İlk 130 yılda 55’ten fazla Mesih çıktı. En büyük zararı, Yahudilere verdiler. Kötü tecrübe oldu. 132 senesinde Bar Kohba, zafer kazandı. Yahudi devleti kurdu. Dini lider Rabbi Akiba, Tevrat’tan delillerle, Mesih-Kral ilan etti. Ama üç yılda bitti. Mesih kral dahil çok kişi öldürüldü. Kaçabilen dünyaya dağıldı. 300 yıl Mesih çıkmadı. İbret yok mu?
İsrail, 60 yıldır kan döküyor. Siyonizm’in Basel kararında ilk hedef, Süveyş’ten Kapadokya’a (Nevşehir), sonra da Davut ve Süleyman’ın saltanatına idi. Nerede?
Çocuk öldürerek devlet olunmaz. Kan tutar. “Elbette olur ev yıkanın hanesi viran”. Yahudi Raportör Richard Goldstone dahi, feryat ediyor, “Gördüklerimden dehşete düştüm” diyor. Kuvvet sarhoşluğu? Ayılmazsan, gün gelir ayıltırlar.
Vahşete, yalnız Türkiye karşı değil. Adeta İsrail için kurulan, onun için kekeme kalan BM dahi kınadı. Artık insanlık görüyor ki barış ve huzur için zorbalık ve işgalle devlet olma ve sömürgeler edinme devri bitmelidir. Zulmün ömrü kısa ve sonu kötüdür. Batı sömürgeleri ne oldu? Sömürgecilik Batı’yı manen obezite yaptı. Dünyanın % 48,7’sinin nimetini yiyen Batı, şimdi, % 24,2’ye indi. Şimdi saldırıyor. Irak ve Afganistan soykırımı yetmedi. Nereye gidiyor? Kendi aklı ve iradesiyle duramayan Hitler’i, Moskova’dan zorla döndürdüler.
İnsanlığa meydan okuyan vahşet, vicdanları uyarıyor. Zalim fark edemiyor. Bilgi çağı, vicdanları haberdar edip uyarıyor. Kızılderililer, Pigmeler, Avustralya yerlileri gibi yeni bir soy kırım, kölelik ve sömürgeciliğe tahammül edilemez.
Onun içindir ki, 15 Şubat 2003’te, Irak vahşetinden 1 ay 2 gün önce insanlık vicdanı, “Hayır!” diye bütün dünya meydanlarından uyardı. Londra’da 1 milyon; Washington’da 500 bin; Rabat’ta 1 milyon, Türkiye’de 50 bin vicdan haykırdı. Bu olay, tarihin dönüm noktasıdır. “İsrail’in dokunulmazlık balonunu Sayın Tayyip Erdoğan patlattı öfkesi” yanlış. Balonla yol alıyorsan, balonun ömrü zaten kısadır. Yanlış yaparsan daha erken patlar. Yahudiler bile feryada başladı. Rabbi hahamlar, raportörler, düşünürler, hatta Siyonistler dahi çöküş endişesinde. Siyonist haham Hayyim Sin, zulümde zafiyet doğurmamak için çöküşe başka sebep arasa da, o sebepler de zulmün mahsulü. Haham Hayyim, “Uyuşturucu madde ve alkol bağımlılığı, çocuklar arasında da hızla tırmanıyor. Bu süreç devam ettiği takdirde İsrail, büyük bir sosyal depremle yok olup gidecektir” diyor.
Zulümden doğan şaşkınlıklar uyuşturucudan mı ibaret? Daha dünkü Cumhurbaşkanı Katsav, sarkıntılıktan; Başbakan Olmert, rüşvetten mahkemelik; kadın milletvekili, Knesset’te günde en az birkaç defa elle sarkıntılığa uğradığından şikayetçi olmadı mı?
Siyonizm, aşırılıklarla korku balonunu kendisi patlattırmıştır. Oysa, terör devletinin en büyük gücü bu korkuydu. Koruyucu evrensel gizli örgütler de, açığa çıkmaktadır. Bir gizli örgüt açığa çıkarsa, gücü mü kalır?
Savaş, karşılıklı ordularla olur. İlaç sokacak kapısı olmayan hapishane bombalamaya savaş mı denir? İnsanlık vicdanı, böyle bir vahşete dayanır mı?
Devlet olmak, en azından insanlık vicdanına saygıyı zaruri kılar. Bakan ve yardımcısının diplomatik keşfi, kendi sandalyesini alçaltmaksa, vay o buluşa ve seviyeye.
Sandalyesini alçaltarak çocukça diplomasi yapanlarına mukabil akıllısı da çok. İnşaallah felaket gelip çatmadan vahşetten dönerler. İsrail’in günlük gazetesi Maariv, “İsrail’de Müslüman olanların sayısı, her geçen yıl artıyor. Mahkeme kayıtlarına göre son iki yılda 250 kişi” diyor. Müslüman olmak için mahkemeye gerek yok. Demek ki gerçek rakam, iki binin üzerinde. İsrail gibi küçük bir nüfus için bu rakam çok, çok önemli ve güzel.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi