YouTube ovası kaset yuvası
Elalem YouTube adlı ünlü internet sitesine, daha ziyade birtakım görüntüleri izlemek için girer.
Biz ise daha ziyade bir şeyleri “dinlemek” için girer olduk.
Zira, gün geçmiyor ki, ünlü bürokratlarımızın “dudak uçurtan” konuşmalarını içeren yeni bir kaset daha düşmemiş olsun siteye.
“Dudak uçurtan” yerine “tüyler ürperten” desek daha mı doğru olur acaba?
Bir süre önce eski YöK Başkanı Teziç’e ait olduğu söylenen; lan’lı lun’lu, darbe içeren hatta Cumhurbaşkanı Gül hakkında suikast imasında bulunan bir kaset dinlenme rekorları kırmıştı.
Yine Savcı Salim Demirci’ye ait olduğu söylenen ve Başbakan Erdoğan’ı hedef alan konuşmalar, Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanı Tuğgeneral Münir Erten”in “Kuzey Irak’a yönelik hava harekâtlarında açıklanandan daha az sayıda PKK’lı öldüğünü” içeren konuşmaları da, bir süre önce YouTube’a düşmüştü.
Dün de gazetelerin birinci sayfalarında, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve öğretim Komutanı Tümamiral Kadir Sağdıç’ın, darbe ima eden “Demokles’in kılıcı gibi perde arkasındaki iç güvenlik ve istikrara dayalı misyonumuz devam ediyor” türünden konuşmalarının YouTube’a düştüğü haberleri vardı.
Bu tür haberlere şahit olduğunuzda iki türlü ızdırap çıkıyor karşınıza ve siz hangisinin daha çok üzülmeye değer olduğuna karar veremiyorsunuz:
Birincisi, hukuka uygun veya aykırı, yasal açıdan izinli veya izinsiz, öyle veya bu, ülkede istenilen herkesin bir şekilde dinlenildiğini görüyor ve mahremiyet denen olgunun gündelik hayatınızdan adeta koparılıp alındığını hissederek mutsuz oluyorsunuz.
Siyasetçi, gazeteci, yazar, işadamı, yönetici vs kimle konuşsanız, herkes telefonlarının dinlenildiğinden şikâyetçi:
-Tam telefon bağlanırken bir tık sesi geliyor, anlıyorum ki birileri tarafından kayıttayım.
-Geçenler telefondayım, bir hışırtı başladı…
Bir efsane halini alan bu dinlenme hikâyelerinin biraz abartıldığı ya da birçoğunun evham olduğu söylenebilir.
önemli olan şöyle göğsünü gere gere “Hayır arkadaş, benim ülkemde kimse hukuk dışı dinlemelere muhatap olmaz” deyip diyemediğiniz.
önemli olan, insanların büyük çoğunluğunun, dinlenilmelere karşı kendini hukuki güvencede hissedip hissedemediği.
Ateş olmayan yerden duman çıkmadığı gibi evham da çıkmaz herhalde.
Geçenlerde bir gazeteci arkadaş, “Düşünebiliyor musun” diyordu, “Artık eşinle mahrem hiçbir şey konuşamaz hale geliyorsun. Mesela sabah evden kavga edip çıkmışsın, sadece ikinizin arasında kalması gereken olan birkaç özel söz söyleyip gönlünü almak istiyorsunuz ama söyleyeceğiniz sözlerin bir başka kişi tarafından da paylaşılabileceğini bilmek huzursuz ediyor ve vazgeçiyorsunuz.”
Gerçi biz arkadaşa müdahale edip, “Hadi hadi… Eşlere iki çift güzel laf söylemekten üşenen o klasik erkek umursamazlığımızı ve tembelliğimizi şimdi de bu mazeretle mi örtmeye çalışacağız. Yemezler…” türünden takıldık ama işin şakaya gelir yanı yok.
Normal şartlar altında bir ülkenin vatandaşları kendilerine kulak veren bir devlet isterler ama bu şekilde değil tabii.
Yerine göre vatandaşın taleplerine, düşüncelerine, beklentilerine kulak tıkayacaksın, sonra da “acaba kim kimle ne konuşuyor” diye kulak kesileceksin!..
Gelelim olayın ikinci boyutuna.
Yani bu tür gizli kayıtların deşifre olmasıyla ortaya çıkan duruma.
Konuşmaların içerikleri gerçekten dudak uçuklatıyor.
Bu kayıtların elde ediliş şekillerinin gayri hukuki olması, işittikleriniz karşısında tüylerinizin ürpermesine, büyük hayal kırıklıkları ya da şaşkınlıklar yaşamanıza engel olamıyor ne yazık ki.
Anlayacağınız, bu ülkede insanların konuşmalarının yasa dışı yöntemlerle dinlenilmesinden veya kaydedilmesinden ayrı huzursuz oluyorsunuz, dinlenilenler bir internet sitesi marifetiyle size dinletildiğinde, işittiklerinizin yasadışı içeriğine vakıf olmaktan ayrı huzursuz oluyorsunuz.
Tabii işin devlet-vatandaş boyutunun yanı sıra, bir de “vatandaş-vatandaş” boyutu var.
Hele de günümüzde cep telefonlarının, işitsel ya da görsel kayıt yapmayı ne kadar kolaylaştırdığı göz önüne alınırsa…
Yöneticilerimiz ne yapıp edip sürekli dinlenildiği hissiyle yaşayan biz vatandaşlarını, bu kaygılardan azade kılmalı.
Unutulmamalı ki, vatandaşların hukuksuz şekilde dinlenilmesine mani olunamayan ülkelerde, darbe içerikli, hukuk dışı yolları ima eden, antidemokratik yöntemlere davetiye çıkaran konuşmalar da daha çook düşer internet pazarlarına.
ikisi de aynı zeminin ürünü çünkü.
“Birazcık hamilelik” olamayacağı gibi “birazcık hukuk” da olmuyor galiba.
-------
münaşaka
Aktif siyasette bulunduğu yıllarda seçim meydanlarında Kur’an-ı Kerim öpmesiyle ünlü 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Türban göründüğü kadar masum bir şey değil. örtünmek, kadını dört duvar arasına hapsetmenin şartlarındandır” demiş.
Demek ki;
Başını örtene üniversite eğitimini yasaklayacaksın ki, kadın dört duvar arasında hapsolmaktan kurtulsun!..
---------
sözünözü
insanların size kulak tıkamalarından ziyade, sizi her an izlemelerinden korkun. (Robert Fulghum)