Statüko dedikleri
Türkiye, sanki iki büklüm bir vaziyette, zorla yutturulan her şeyi birden istifra ediyor...
1960’dan bu yana kaybettiğimiz elli yılın özeti olan bu kokuşmuş malzemeyi sahiplenen statüko, görüntüyü daha da tahammül edilmez hale getiriyor...
Fakat beyhude bir çabadır...
Köprüden önceki son çıkış, artık geride kalmıştır...
Zevat, ülkeyi bir anonim şirket gibi görmekte ve çoğunluk hisselerinin kendisine miras kaldığına inanmaktadır...
Haliyle onların hukuktan anladığı tek şey, çoğunluk hisselerinin halka karşı korunmasından ibarettir...
Ekonomi de onlara aittir...
Millet, kıt kanaat geçinmeli ama onların kasaları hep dolmalıdır...
Yaşamaları gereken lüküs hayat için bu elzemdir...
İttifaklar da buna göre kurulmuştur...
Üçgenler vardır...
Bürokrasi, iş âlemi, medya...
İhaleler, vurgunlar, çeteler...
Parsellenmiş kadrolar, makam saltanatları, yurtdışı görevler...
Kirli savaşlar, faili meçhul cinayetler, yitip giden gençler...
Gümrükler, bankalar, yurtdışına kaçırılan paralar...
Aleviler, Sünniler, laikler
Türkler, Kürtler, ötekiler...
Suni gerilimler, iç tehditler ve sonu gelmez darbe planları...
Onları besleyen her şey, Türkiye’yi fakirleştiriyor ve geleceğini yok ediyor...
İş zıvanadan çıkmıştır...
Hep statükoya çalıştık ve uğruna fahiş vergiler ödedik, çılgın faizli borçlar kapattık...
Hâlâ da ödemeye devam ediyoruz...
İçilen her sigarada yüzde 80, binilen arabada en az yüzde 40, kullanılan benzinde yüzde 68, oto gazda yüzde 80 ve dünyanın en ucuz hizmeti olan telefonda ise yüzde 31...
Pahalı elektrik, pahalı doğalgaz dolayısıyla pahalı her şey...
Yaşarken en pahalı, verirken en ucuz hayat demektir bu...
Bir politika gibi, gelir ve kurumlar vergisi yerinde sayıyor ama sokaktaki adamı hayatı ezen dolaylı vergiler roket hızıyla gidiyor...
Mesela bu yıl özel tüketim vergilerinin yüzde 31,6 artması hedeflenmiş...
Sonuçta çok kazanan az, az kazanan da çok vergi ödüyor...
Bu statüko, devleti şirketlerin ortağı haline getirmiştir...
Zarara veya kâra bakmadan sahip olduğu kanun kuvvetine dayanarak peşin tahsilât yapan bir ortak...
Peki, bu kadar para nereye gidiyor?
Borca, faize, ihaleye, vurguna, makama, saltanata, silaha, savaşa ve bir kara deliğe dönüşmüş sosyal güvenliğe oluk oluk akıyor...
Artık geriye ne kalırsa, o da eğitime, sağlığa ve altyapıya, vesaireye sadece damlatılıyor...
Aslına bakarsanız Türkiye zengin bir ülkedir ve dünyanın sayılı ekonomilerinden birisidir...
Aynı zamanda hak etmediği bir fakirliği halkına yaşatan bir yerdir de...
Denetlenemeyen bir kamu maliyesi yüzünden kaynaklarını buharlaştıran, yetmezmiş gibi bunun üzerine borçlanan bir ülkedir aynı zamanda...
Statüko gevşerken, gelir adaleti ve teşebbüs hürriyetinde de gözle görülür iyileşmeler başlayacaktır...
Bunlar, ekonomi programları, kalkınma lakırdıları ya da finans piyasaları marifetinden ziyade adil vergi sistemi ve işleyen bir hukuk düzeni üzerinden gerçekleşecektir...
Gidişata göre ekonomik parazitlerin dökülmesi de yakındır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.