Hasan Aksay

Hasan Aksay

'Ev kadını' sözü, yetersizlik ifadesi olamaz

'Ev kadını' sözü, yetersizlik ifadesi olamaz

Kısa mesafeli poligon atışlarında, küçük sapmalar, hedefe isabete engel değildir. Aya atılan füzede binde bir derecelik sapma, füzeyi Merih’e götürebilir. Anne, “ev kadını”, milletlerin gelecek nesillerini doğuran, yoğuran, eğiten, yetiştirendir. “Ev kadınlığı”nı kadının onurlu, şerefli, asli görevi dışına çıkarıcı ifadeler uzun vadede dönüşü zor, tehlikeli bir yanlıştır. Milletlerin istikbali ailenin sağlığına bağlıdır. Aile yapısının sağlığı ve kudsiyeti, ev kadını ile varlık kazanır. İtibar ve gücü, her görevin üzerinde annelik değer ve sorumluluğunun yaşatılmasıyla mümkündür. Kadının iş hayatı olabilir, olacaktır. Ama iş hayatını kadının esas statüsü, ev kadınlığını tali, eksik ve yetersiz bir durum olarak görüp göstermek tehlikeli bir yanlıştır. İnsan harasından millet ve saadet doğmaz. Ailede yanlış, büyüyerek devam eder. Ev kadınlığı yüce bir meslektir; kadının asli sorumluluğudur, gölgelememek gerekir,
“Ev kadını” “anne” demektir, 24 saat iş demektir. “Kadınlar günü”ünde medya genel olarak ev kadınlığını, iş kadınlığının gölgesinde bırakan, küçümseyen, “İş edinemedi, ekonomik özgürlüklerini kazanamadılar. Genel müdür, bakan olmalı, evi dışında iş edinmeliydiler. ülke bunun için geri kalıyor” tarzında bir mantık kullanıldı. Ev kadınının ifa ettiği görevler hangi meslekten aşağı? Boş mu duruyor? Fonksiyonsuz mu? Asla! Ev kadınlığını, işsiz güçsüz, fonksiyonsuz takdim etmeye çalışan mantık kökten yanlıştır. Anne yüceliği, sorumluluğu ve zahmetlerine kör bakıştır. Ev kadınına bühtandır. Geçen bahsettim. önemi dolayısıyla devam ediyorum.
Elbette kadın evinin dışında da iş edinebilir, görevler üstlenebilir. Gerektiği, şartlar imkan verdiği zaman üstlenmelidir. Ama bu işler, evinin reisi, kocasının yardımcısı olma gibi temel vazifeleri, küçük, yetersiz ve önemsiz zannetmekten, dışarıdaki işi önemli görmekten olmamalıdır. Ev kadını olmayı, anne olmayı, ev işlerini, evin yönetimini basit, yetersiz bir sorumluluk olarak görmek ve takdim etmeye çalışmak cehalettir. Tek değer olarak para kazanmayı gösteren gözlükle hayata bakarak, parayla ölçülmeyen hizmetleri yok sayarak “ev kadını”na bakmak temelden yanlıştır.
Bir de sakız gibi çiğnenen, “kadının ekonomik bağımsızlığı için evinin dışında iş edinmesi”nin mutlak ihtiyaç olarak telkine çalışılıyor. Aile üniter bir yapıdır. Parça parça edilemez. İnsanı kol, bacak gibi parçalara ayrılıp, bir araya getirilerek insan olmayacağı gibi. İslâm’ın öğretisi ailenin ekonomik varlığı, o varlığı üretene bakmaksızın, herkesin ihtiyacına göre dengeli bir şekilde kullanabileceği müşterek imkandır. Ben kazandım, ben harcarım, olmaz. Yemeği ben yaptım, ben yiyeceğim, olur mu? Herkes üzerine düşen sorumluluğu, en iyi şekilde yapmaya çalışacak, ailenin müşterek, parçalanmayan varlığı doğacaktır. Ailede herkesin kendi hizmetlerini, ayrı bir ekonomik değerlendirmeye tabi tutması, ailenin sonu olur. Herkes farklı meslek ve hizmetlerde bulunmuştur ama vatandaş olarak eşit haklara sahiptir. Aile, devletin çekirdeğidir. Müslüman bir ülkede “kadın ekonomik bağımsızlığını kazanmalı” tarzı yaklaşım, aile bütünlüğünü kavrayamamaktır. Eksiklik varsa, bu bütünlüğü öğretme ve yaşama noktasındadır. Belki de eriyen Batı aile hayatına özentidendir. Ev kadını, anne demek, ne demek, bir örnek: Oğlu Veysel Tuvgan, merkezi sinir sistemi etkilenmesi neticesi, okuma yazma öğrenmede ciddi zorlukları var. “öğrenemez” denip okuldan atılıyor. Anne Şerife hanım, annelik görevine bir an ara vermiyor ve her şeyi öğretiyor. Netice: çin’de yapılan “özel Olimpiyatlar Dünya Yaz Oyunları”nda, 50 metre koşu ve uzun atlamada iki altın madalya kazanıyor. (Vakit. 2.10.2007)


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi