Herkesin hocası

Herkesin hocası

Pazar günü yitirdiğimiz Prof. Dr. Sabahattin Zaim’in bilgi birikimi ve eserleri hakkında günlerdir çok şey okuyup işitmiş olmalısınız.
Gerçekten de rahmetli hem İslâmı hem moderniteyi çok iyi bilen, samimi bir müslüman olmakla bilimsel arenada çok önemli başarılara imza atmayı şahsında tevhit edebilen son devrin en önemli ilim adamlarından biriydi.
Ancak ben bugün, daha çok onun insani açıdan az bulunur ama aynı zamanda çok önemli bazı niteliklerinden söz etmek istiyorum.
Rahmetli Zaim hakkında herkesin ittifakla kullandığı bir sıfat var:
Hocaların hocası.
Bendenizin ona en çok yakıştırdığı sıfat ise:
Herkesin hocası.
Evet; ders vermiş olsun olmasın, o herkesin hocasıydı.
Mesela ben de iktisat okudum, İstanbul Üniversitesi’nde değil Marmara Üniversitesi’nde okuduğumuz için rahmetli derslerimize hiç girmedi ama onu hep hocam gibi hissettim.
Hani şair Ahmet Kutsi Tecer’in “Orda bir köy var, uzakta” adlı ünlü bir şiiri vardır:
“Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.”
Rahmetli Zaim de “Orda bir hocaydı” işte; herkesin hocası.
Çünkü önemli olan o duyguyu hissetmekti ve o size o duyguyu hissettiren ender insanlardan biriydi.
Her zaman gülümseyen aydınlık yüzü ve mültefit tavırlarıyla, muhatabına önemli ve değerli biri olduğu duygusunu vermekte, belki de Allah vergisi bir ahlak ve yeteneğin insanıydı.
Herkesin herkesi ezmeye, dışlamaya, küçümsemeye ve hiçleştirmeye çalıştığı bu soğuk dünyada, böylesi bir ahlaka ve yeteneğe sahip olabilmek, az bir nasip değildir.
En son onu gazetemizin iftar yemeğinde görmüş, yine en son da bir düğün yemeğinde aynı masada biraz sohbet etmek imkanı bulmuştum.
O kısacık sohbette bile aydınlık ve tebessüm dolu yüzü ve mültefit sözleriyle ne büyük bir mutluluk vermişti bize.
Hani hayatta omuzlarınızın düştüğü, kendinizi kendinize bir yükmüş gibi hissettiğiniz anlar ve bu anlarda görmek, konuşmak, dinlemek ihtiyacı duyduğunuz “liman insanlar” vardır.
Hoca böyle biriydi.
Bilemiyorum, “Yaşlandıkça güzelleşmek” diye bir şeyden ya da “yaşlılığın yakışması” gibi bir deyimden söz edilebilir mi ama birçoklarına göre Hoca, yaşlılığın çok şeyi alıp götürdüğü değil, tersine yaşlılığa birçok şey katan, yaşlılığın pek yakıştığı bir sevimliliğe sahipti.
Osmanlı’nın çöküş sürecine girmesiyle birlikte, tarihin en büyük dramlarına tanık olan Balkanlar’ın çocuğuydu.
Evlad-ı Fatihan’dan idi yani.
Kopuşların, firakların, savrulmaların, göçlerin acısını iliklerinde hissetmişti.
Belki de bu yüzden, hiçbir zaman dar grupçuluk, ifratla tefrit arasında gidip gelen sığ kampçılığa itibar etmedi.
Belki de bu yüzden, insanın kadir ve kıymetinin çok iyi bilinmesi noktasında engin bir hoşgörü ve kadirşinaslık sahibiydi.
Üstelik bunu son derece kopmaz bağlarla bağlandığı ilkelerinden asla ayrılmadan yaptı.
Hem ilkeli hem güleryüzlü olmanın, hem ilkeli hem mütevazı kalmanın, hem ilkeli hem de hoşgörülü olabilmenin, hem ilkeli hem de kuşatıcı ve klas bir duruşa sahip oluşun en güzel örneklerini verdi.
Bu nedenle de hayatı gibi vefatı da, çok değişik çevrelerden insanı bir araya getiren, son bir birleştiricilik ve kaynaştırıcılık işlevi gördü.
Vefat etmiş bir Müslümanın arkasından 40 kişinin içten gelerek “İyi bilirdik” demesinin, o kişi hakkında büyük hayırlara vesile olacağını müjdeleyen bir hadis okumuştum.
Zaim’i, cami avlusuna doluşmuş binlerce insanın “iyi bilirdik” nidalarıyla uğurlaması bir yana, rahmetli hakkında bu zamana kadar “iyilik” dışında bir söz sarfedildiğine şahit olmadım.
Mekanı cennet olsun.
--------
münaşaka
İskoçya’da 55 yaşındaki emekli öğretmen David Laggat, kapı kilidinin bozulması üzerine, tam 4 gün, umumi bir tuvalette mahsur kalmış.
“4 gün boyunca hiçbir şey yemedim, içmedim, sadece musluk suyu içtim” diyen İskoç, yaşadıklarını gülerek anlatmış.
Tabii gülerek anlatır. İskoçların para konusundaki şöhreti malum.
Dışarıda yaşasa epey masrafı olacaktı.
Şimdi ister misiniz, “Sadece su ile 4 gün nasıl yaşanır” diye bir de kitap yazıp ülkesinde köşeyi tam dönsün!..
---------
sözünözü
Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti,
İyi insanlar iyi atlara binip gitti. (NFK)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi