Ne yaparsanız yapın CHP uzlaşmaya yanaşmaz
Yanılmayı, daha doğrusu CHP'nin yanıltmasını çok istememe rağmen huylu huyundan vazgeçmiyor ve benim beklentim de boşa çıkıyor. Eğer yeni bir anayasa yapılacak ya da değişiklik söz konusu olacaksa bunun için CHP ile uzlaşmanın sağlanmasını beklemek boşa zaman kaybıdır. Uzlaşılsa iyi olmaz mı? Elbette olur. Ama CHP'nin uzlaşmadan anladığı, iktidar partisinin kendilerinin tüm isteklerini kendi teklifleri haline getirmesidir. Söz gelimi şu günlerde gerçekleştirilecek anayasa değişikliği için uzlaşma sağlanabilmesi için iktidar partisi kendi düşüncesini bir kenara iterek CHP'nin isteklerini anayasa değişikliği olarak Meclis'e getirse bile CHP yine bir sebep bularak uzlaşmayı rafa kaldırabilir.
Mesela son anayasa değişikliği hazırlık çalışmalarında Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu(HSYK)'nın üye sayısının 7'den 21'e çıkartılması, bu 21 üyenin de 3'ünün Meclis tarafından seçilmesi iktidar partisinin kafasından geçen bir düzenleme idi. Hazırlanan taslakta buna yer veriliyordu. Ancak, muhalefet partileri ile uzlaşma sağlamak adına bundan vazgeçilmiş. Yani Millet Meclisi'nin 3 üye seçmesinden vazgeçilmiş.
Bilindiği gibi Baykal her fırsatta HSYK'ya Millet Meclisi'nin üye seçmesini yürütmenin yargıyı kuşatması, yani AK Parti'nin HSYK'yı kontrolü altına alma niyeti olarak yorumlamıştı. Bu yoruma bakarak CHP'nin millet iradesi ile tek başına iktidar olmaktan ümidini kestiğini söylemek yanlış olur mu? Diyelim ki HSYK'nın 3 ya da 5 üyesini Meclis seçecek... Bugün iktidarda AK Parti varsa yarın bir başka parti iktidar olabilir. Mademki iktidarı halkın oyları belirliyor buna kimsenin ambargo koyması mümkün değildir. Öyle ya CHP Genel Başkanı her fırsatta seçimlerin erkene alınmasını istiyor. Hatta iktidar partisinin sonbaharda bir erken seçim hazırlığı içinde olduğunu söylüyor. Öyle ise seçim öncesi gerekli değişikliğin yapılmasına CHP destek vermeli seçimlerden sonra da sağlayacağı çoğunluk(!) ile HSYK'nın Meclis tarafından belirlenecek üyelerini seçebilir. CHP'nin tek başına iktidar olabileceğine dair Sayın Baykal ufak bir ümit ışığı görse sanıyorum bu konuda uzlaşma konusunda bir çekinceleri kalmaz. İşte sıkıntı bu noktada ortaya çıkıyor.
Eğer Sayın Baykal, "HSYK'ya sadece AK parti'nin değil hiçbir siyasi partinin üye seçmesini isteğmiyoruz" derse böyle bir söylem inandırıcı olmaz. Çünkü, bugüne kadar yüksek yargı yada bir başka devlet kurumunda CHP politikasına ters ama anayasa ve yasalara uygun hiçbir karara destek vermemişlerdir. Hatta yargının normal seyri içinde devam eden soruşturma ve yargılamalar bile CHP'nin tepkisine sebep olmuştur.
Kısacası iktidar partisi ne yaparsa yapsın CHP ile uzlaşmak mümkün değildir. CHP ile uzlaşmanın tek yolu vardır iktidar partisinin tüm söylemlerinden vazgeçmesi. Bir uzlaşma ortaya çıkıyor gibi görünse bile hemen arkasında yeni bir gerekçe bulunarak söz konusu uzlaşma işlemez hale getirilir. Baykal'ın anayasa değişikliğinin yapılmasının ardından Cumhurbaşkanı'na nasıl davranması gerektiğine dair çağrısı uzlaşma söylemleri devam ederken uzlaşmanın nasıl rafa kaldırıldığının işareti değil midir?
Netice itibariyle diyebiliriz ki, CHP ile uzlaşma adında Parlamento'nun HSYK'ya üye seçmesi fikrinden vazgeçmek yanlıştır.
Anayasa değişikliği ya da yeni bir anayasa hazırlanmasında parti çıkarları bir kenara bırakılamadığı, ölçü sadece demokratikleşme olamadığı sürece ne uzlaşma olur ne de ülkemizde gerçek anlamda demokrasi gerçekleştirilebilir. Çünkü, CHP'nin istediği son sözü halkın söylediği bir demokrasi değil, bazı devlet organlarının güdümünde bir demokrasidir. Buna ister güdümlü demokrasi deyin ister başka bir şey. Sonuç hep aynı kapıya çıkar. Böyle değilse bile Baykal ve diğer CHP'lilerin söyleminden böyle bir sonuç çıkarıyorum.
Anayasa değişikliğinde dikkati çeken ve daha şimdiden tartışmalara yol açan bir diğer değişiklik ise geçici 15. madde kaldırılarak 12 Eylül sorumlarının yargılanabilmesinin önünün açılmasıdır. Aslında, "Yargılanacak ortada kaç kişi kaldı da yargılanacak, yargılanmaya kalkılsa bile pek çoğu zaman aşımına uğramış durumda" denebilir. Bu değişiklik hiçbir sonuç vermese bile böyle bir antidemokratik, darbecileri korumaya yönelik bir maddenin anayasadan çıkartılması bile önemlidir. Bir dönüm noktası kabul edilebilir. Söz gelimi işkencecilerden hesap sorulamaz mı? O dönemin kanunsuzlukları genç nesillerin bilgisine sunulamaz mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.