Kanun ve nizam, insanları yalnız işledikleri yanlışlar nedeniyle suçlu tutar. İslam ve vicdan (fıtrat) fazlasını ister. Müslüman, yapması gerektiği halde yapmadıklarından da sorumludur. İnsanı, bu güzel sorumluluklarla yücelten Allah’a hamdolsun.
Özellikle 28 Şubat 1997’den beri geçici çıkarlar uğruna fitne ve zulüm için ortaya dökülen, millete zaman ve imkan kaybettiren gayret ve fedakarlıklara bakınca, eksiklerimizi görüp yanmamak mümkün değildir.
İslam, “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” diyor. Sorumluluk, öncelikle kendimizde. Sonra toplum olarak hepimizde. İnsan olarak yapmamız gerekirken ihmal ettiklerimizi, sahnedekilerden birkaç örnekle kıyaslayalım:
İşe bak. İslam, ahlak, edep, sosyal hayat ve aile sağlığının ret ettiği, tıbbın hastalık dediğine, Bakan da, “hastalık” dedi diye, CHP’nin önde gelen vekili önerge veriyor. Yetmiyor, TBMM’de basın toplantısı yapıyor. Eşcinsellerin Genelkurmay Başkanı da olabileceğini söylüyor.
Hanımı başörtülü diye ordudan atılan binlerce yetişmiş subayımızı savunmak için milletçe ne yaptık?
Eşi başörtülü olanı, seçilse de Cumhurbaşkanı köşküne çıkarmayız diye, kanuna, nizama, inanca, hukuka meydan okuyup, millete zaman ve imkan kaybettirdiler. Tepki?
Lav silahı, boru oldu. Karadan, denizden fışkıran silahlar normal hadise. Cuma namazı çıkışında cami bombalama; başbakan öldüğü zaman hükümet düşüyor programı, Balyoz Darbe Planı’nda. Suçlu savunmuyor. Tehdit ediyor. Bu nasıl iş?
“Yaş imza” sloganı? Zanlıyı, yargılanmadan beraat ettirmeye yeter mi? Garabette destanı yazıyorlar. Bütün kriminal raporlar yanlış, onların rüyası gerçekmiş.
Aklı-vicdanı tahrip eden bu iklimi ortadan kaldırmak, insanlık sorumluluğudur. Bir noksanımız olmalı? İlk neden: Az okuyoruz. Haber, düşüncenin hammaddesidir. Doğru haber, doğru düşünmenin temel şartıdır. “Ben bunları zaten biliyorum”. İyi güzel de, olayın detayından habersiz kalınca, yalancı konuşuyor, sen aksiyonda zayıf kalıyorsun. Gazete önemli. Doğru haberle güçleneceksin.
Milletçe imkanlarımız, gücümüz büyük. Eksiklik olmamalı. Milletimiz haktan, hukuktan, ahlaktan yana. Hakka hukuka sahip olmak büyük güçtür. Allah (c.c.) doğrunun yardımcısı. Yenilmeyen en büyük güç bu. İslam dünyası olarak son derece başarılı bir yolda ilerliyoruz. Osmanlı’dan sonra Müslümanlar, siyasi olarak dünyanın, % 1’ini idare edebilir duruma düştü. Batı, % 48,7’sini idare ediyordu. Bugün Batı, % 24,2’ye düştü; İslam % 21’e yükseldi. Sadece kemiyette değil, keyfiyette de aynı gelişmeyi yaşıyoruz.
Seçimlerde dikkat gösteriyor, başarı kazanıyoruz.
Okuma hakları ellerinden alınan kızlarımız, dünya üniversitelerinde başarı destanları yazıyor. Bütün Müslümanlar bu yolda hızla ilerliyor. Katsayı engelleri gibi engeller dahi durdurmuyor, sadece azmi, uyanışı ve dirilişi kamçılıyor.
Temel insan hakları savunucusu dernek, öğrenci ve halkımız, kırmadan, dökmeden, tahrip etmeden başarıyla hakkı savunuyor. Başörtüsü eylemi yıllardır kesintisiz devam ediyor, uyarıyor, uyandırıyor.
Tek yönlü haber akışı giderek kırılıyor. Bahçe Müftüsünün keçisi çalınınca, “Müftü keçi çaldı” diye yapılan haberler, cevabını buluyor. Hakkı savunan, yazan gazetelerimiz var. Tirajını yükseltip sayılarını artırmak gerek. Medyayı, ahlak ve erdem değerlerine yabancı ellere, sermayelere bırakmamak, insanlığın temel sorumluluğudur. Zehirli balıkları besleyip, sonra şikayetle alınacak yol yoktur. Hakka bağlı, doğru medyayı hakim hale getirmek, düşünce ve ruh sağlığını koruma ve refahın temelidir.