Baykal Said Nursî’yi okumalı
CHP lideri Deniz Baykal, Kutlu Doğum konuşmasına gelen müsbet yankıları değerlendirirken, “Din ve siyaset konusunda zannettiğimiz kadar gerilimli bir çatışma ortamı içinde değiliz. Bu konularda bölünmüş bir toplum değiliz. Ama öyle bir toplum olduğumuzu zannediyoruz” demiş (Vatan, 19.4.10).
Mine Şenocaklı’ya verdiği mülâkatta Baykal, “Laiklik derken de, laikliğe karşı çıkarken de aynı şeyi söylüyoruz” diyerek sözlerini sürdürmüş.
Konuşması için AKP’li bakanlardan da, Erzurum’daki imamlardan da, Adıyaman’daki hocalardan da, en sert laiklerden de tebrik mesajları aldığını ifade eden CHP liderinin çizdiği tablo, kesinlikle kaybedilmemesi gereken çok olumlu bir atmosferin yakalandığını ortaya koyuyor.
Bu hava çok iyi değerlendirilmeli ve siyasetteki din-irtica-laiklik kavgaları bir daha gündeme gelmemek üzere tamamen tedavülden kalkmalı.
Ve siyaset, aslî meşguliyet alanları olması gereken “halka hizmet” odaklı reel konularda verilecek müsbet bir hizmet yarışına sahne olmalı.
Baykal diyor ki: “Herkes İslâmın Peygamberimiz ve Kur’ân etrafında doğru ve özüne uygun bir yorumunu paylaşmaya hazır, onu bekliyor, onu istiyor. Siyasetin dışında, İslâmı doğru ve ahlâklı bir yaşam biçimi olarak anlamaya hazır.”
Ve sözlerinin devamında “Çoğu insan da öyle yaşıyor” tesbitini ifade ettikten sonra, “Bunun ötesindeki tartışmalar yapay” diyor CHP lideri.
Burada, cumhuriyet kurulduktan bu tarafa Türkiye’ye büyük sıkıntılar yaşatan, iç barış ve ahengi ciddî şekilde tehlikeye sokan, dindar halkı incitici hoyratça politikalarla gerilimlere yol açan, ama aynı halkın sabır ve sağduyusu ile büyük ölçüde aşılan ve neticede CHP’yi mağdur çoğunluğun nazarında “istenmeyen parti” haline getiren son derece sıkıntılı bir süreç söz konusu.
Ve ilk kez bir CHP lideri, siyasî muhaliflerince dahi samimiyeti sorgulanmayan bir üslûpla, partisinin bu katı çizgisini yumuşatma, hattâ kırma işaretleri veriyor. Dahası, öteden beri kendisinin başı çektiği laiklik ve irtica tartışmalarının “yapay” olduğunu ilân edip, siyaset dışı bir “doğru İslâm yorumu”na duyulan ihtiyacı vurguluyor.
Umarız, bu açılım da, yıllar önce Bosna’ya eşarp götürüp, hattâ geçen yılki yerel seçimler öncesinde partiyi çarşaflılara bile açıp, sonra başörtüsü yasakçılığında devam edilmesi ve imam hatiplileri diskoya giden gençlerle kucaklaştırmaktan söz ederken, İHL’lerin orta kısımlarının kapatılmasına çanak tutulması örneklerinde olduğu gibi, çelişkili adımlarla yine kazaya uğramaz.
Ve CHP’deki adeta genlere işlemiş izlenimi veren kurumsal tavra takılıp tekrar sabote edilmez.
Bunun için de, Kutlu Doğum konuşmasındaki pozitif mesajların sağlam referanslarla tahkim edilip pekiştirilmesine ihtiyaç var. Ve bu referansların en önemlilerinden biri, Bediüzzaman.
Said Nursî, ne yazık ki, Baykal’ın seleflerinden Millî Şef İnönü’nün yıllarca bir numaralı hedefi oldu, ama Baykal’ın aradığı “siyaset dışı doğru İslâm” yorumunu en güzel şekilde ortaya koyan isim de Bediüzzaman’dı. Dinin hiçbir siyasî, ticarî, maddî, hattâ manevî ve uhrevî hesaba alet edilemeyeceğini; hiçbir kişi, grup, cemaat veya partinin inhisarı altına alınamayacağını; siyasetin parti ayrımı gözetmeksizin kurumsal anlamda bir bütün olarak en önemli görevlerinden birinin dine hizmet olduğunu ısrarla o vurgulamış; şeriatın yüzde 99’unun iman, ibadet, ahlâk ve fazilet olduğuna da ilk kez o dikkat çekmişti.
Aydınlara “Halkın ve ülkenin gerçeklerini tanıyın;” halka da “Bazılarında gördüğünüz lâkayt tavırlara ve bir kısmının dine de yakışmayan taassup halleri karşısında verdiği aşırı tepkilere bakıp, aydınları din karşıtlığıyla suçlamayın” tavsiyesinde bulunarak, laik-antilaik geriliminin besleneceği zemini izale etmeye çalışan da o idi.
Onun için, Baykal herkesin takdirini kazanan Kutlu Doğum açılımını geliştirmek için mutlaka Bediüzzaman’ı da dikkatle incelemeli, diyoruz...