Ekonominin rengi neden gridir?
Hükümet üyeleri yaptıkları açıklamalarda ülke ekonomisindeki kayıt dışılıktan bahsediyorlar...
Ülkenin gelişimi önünde en büyük engel olduğunu anlatıyorlar...
Arkasından dilek ve temenniler geliyor...
Kayıt dışı çalışmayın, kaçakçılık yapmayın, kanunlara saygılı olun, üçkâğıt açmayın, halkı soymayın, rüşvet alıp vermeyin, mali sektör terbiyeli olsun, vergiler ödensin, ihalelere fesat karıştırılmasın gibi ifadelerin sonunda bir tek “lütfen” kelimesi eksik...
İcra makamının müdahale yerine, dilek ve temennilerde bulunması bugünkü şartlarda normal karşılanabilir...
Çünkü siyasetçiler Türkiye ekonomisinin asıl renginin “gri” olduğunu geçen iktidar yılları içinde iyice öğrendiler...
Ve önlerine ekonomi namına getirilen tabloların memleket gerçekleriyle pek de alakalı olmadığını da gördüler...
Lafı daha fazla dolandırmadan şöyle bir tespit yaparak mevzuun merkezine inelim...
“Türkiye ekonomisinin yarısına yakını kayıt dışında ise; bu durum, artık bir ekonomi sorunu olarak adlandırılamaz, düpedüz bir güvenlik sorunudur.”
Güvenlik kelimesinin geçtiği yerde bu işlerle polisin, jandarmanın ve mahkemelerin ilgilenmesi beklenir...
Yanlışın büyüğü de bu noktada oluşuyor...
“Bu ülkeye yeni bir güvenlik teşkilatı lazım.”
Ekonominin neredeyse yarısını kayıt dışında tutan, siyaseti, bürokrasiyi ve iş alemini paralize eden, teröre bile ekonomik derinlik kazandıran üst profil çeteleri ayıklayabilecek özel bir teşkilattan söz ediyoruz...
Kaynağı da Türk güvenlik sisteminin klasik unsurlarından oluşmasa...
Harp okulları, polis akademileri ya da hukuk fakültelerinden mezun bir çocuk, birkaç yıllık lisans eğitimi alsa bile, dünyanın en iyi bankacılık eğitiminin verildiği üniversitelerden mezun ve işin mutfağında yıllarca çalışmış adamların yaptığı işleri ancak yıllar sonra çözebiliyor...
Atı alanlar da Üsküdar’ı geçiyor...
Yani mevcut güvenlik sistemi, ekonomide işlenen suçları ancak çok geriden takip edebiliyor...
Müfettişler de devletin para trafiğindeki mekanizmaya, kur ve faiz politikalarındaki suiistimallere ellerindeki yetki itibarıyla giremezler...
Merkez bankasının içine, savunma sanayinin arka planına bakamazlar...
Kendi üstlerini sorgulayıp gümrüklerin ve maliye teşkilatının yönetim politikalarını ele alamazlar...
İsteseler bile devletin üst bürokrasisi ve piyasa oyuncularının arasındaki ilişkilere yaklaştırılmazlar...
Bu durumda Türkiye’nin para haritası nasıl çizilebilir ki?
Peki, Türkiye ekonomisinin güvenliğinden sorumlu bir yeni teşkilat kurulsa!
Bu teşkilatın personeli, Türkiye’nin en parlak beyinlerinden, bankacılık, maliye, ekonomi, sosyoloji, antropoloji, ileri düzeyde bilgisayar programcılığı ve matematik üzerinde uzmanlaşmış ve en az iki lisan konuşabilen ajanlardan oluşsa...
İstihbarat ve operasyon yetkisiyle de donatılmış olsa...
Ne olurdu?
Söyleyelim...
Asıl çeteler o zaman çökertilir, mal meydana çıkar ve ülke ekonomisinin kanını emen kayıt dışılık hızla azalırdı...
Üstelik böyle bir teşkilatta çalışanlar yıllar içinde edindikleri tecrübeyle, devletin üst düzey bürokrat ihtiyacını da karşılarlardı...
Hatırlayacaksınız...
Dağılan Sovyetler Birliği’nin enkazı üzerinde Rusya’yı yeniden ayağa kaldıranlar, Putin’in etrafında organize olmuş KGB’nin ekonomi ile alakalı eski ajanlarıydı...
İşlerini de gayet iyi yaptılar ve ülkelerinin kapitalist sermaye tarafından teslim alınmasını da önlediler...
Günümüz dünyasında çok karmaşık para sistemleriyle iç içe geçmiş ekonomilerin oluşturduğu kör noktalar, siyasetçiler açısından “yasak bölge” anlamına geliyor...
Birçok ülkede siyaset kurumu, illegal sermayeden çekiniyor...
Kayıt dışı ekonomiler de bu suretle gizli iktidarlar oluşturuyor ve fakirleştirilmiş halklar içinden dolar milyarderleri çıkarıyor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.