Türkiye Cumhuriyeti (Emperyal) Devleti?
Bosna-Hersek ve Sırbistan Cumhurbaşkanlarının İstanbul’da bir araya getirilmesi çok önemli bir siyasi gelişmedir...
O uğursuz bozgundan bu yana ilk kez Balkanlara girmiş olduk...
İran yakınlaşması, Suriye merkezli yeni Ortadoğu politikası, ABD ve Avrupa tarafından “bel altı soykırım vuruşuyla” hırpalanan Ermenistan açılımı da devam ediyor...
Bu gürültüde, “Emperyalist devlet” ve “Emperyal Devlet” kavramları birbirine karıştırılıyor...
Hâlbuki çok farklı şeylerdir...
ABD’nin Irak’ı istila edişi, kitlesel kırımlar ve topyekûn yağmalar yapması en kabasından emperyalizmdir...
Türkiye’nin ise tarihi bağları, ekonomisi ve siyasi gücü ile Balkanlarda, Ortadoğu’da boy göstermesi emperyal devlet olmakla ilgilidir...
Devlet, Davutoğlu’nun yönettiği ince siyasetle bu yolda hızla ilerliyor...
Çok da iyi oluyor...
Pratik anlamda, Pax – Ottomana (Osmanlı barışının) ardından bu coğrafyada oluşan derin çatlaklara “gerektiği kadar” dolgu malzemesi bırakılıyor...
Siyasi denklem ortadadır...
Ya bu çatlakları biz dolduracağız, ya da bunları dolduranlarla ileride mecburen çatışacağız...
İşin özeti budur...
Bu topraklara, İttihat ve Terakki çetesinin açtığı arka kapıdan giren emperyalizm, tarihin son Sünni devletini yok etmekle kalmadı, onun her etnikten ve inançtan, barış içinde yaşayan milyonlarca vatandaşının hayatını da aldı...
Yetmedi, bugünlere karar uzanan kan ve gözyaşı ile sulanan iklimini de yerleştirdi...
Fakat son yaşanan küresel mali krizin siyasi boyutları, işin rengini biraz değiştirdi...
Emperyalizmin üç önemli silahı vardı...
En büyük 500 listesindeki uluslararası şirketler, küresel bankacılık sistemi, ülkeleri istila eden ve her şeyi yağmalayan kudretli ordular...
Bu uluslararası şirketlerin yarısına yakını ABD kökenlidir... 140’ı Batı Avrupa’ya, 90 tanesi de Asya’ya aittir...
İlk 10 tanesinin aktif büyüklüğü 2 trilyon doları aşıyor, girdikleri ülkelerde siyasetten bürokrasiye kadar yolsuzluklar bulaştırıp önemli etki alanları oluşturuyorlar...
Şimdilerde kendi evlerinde oluşan siyasi istikrarsızlık onları Çin yolcusu yapmaya başladı bile...
Bankacılık konusu da farklı değil... Küresel bankacılığın yüzde 60’ı ABD’nin, yüzde 30’u da Batı Avrupa’nın denetimi altındadır...
Dünyayı borçlandırarak büyüyen, serbestleşme politikalarını dayatarak gerçek ve üretken ekonomileri esir alan, her şeyi menkul kıymetlere dönüştürüp kâğıttan devasa ekonomiler oluşturan bu sistem, yaşadığımız küresel krizin sebebi idi...
Bütün dünyada, fakirleştirilen kitlelerin düşmanı oldular... Onları koruyup kollayan siyasetçiler de itibarlarını büyük oranlarda yitirdiler...
Batı, uzun yıllar boyunca ordularını Siyonizm ideolojisine göre yönetti ve Ortadoğu’da kesintisiz savaş stratejisini oluşturdu...
Irak’ta bir buçuk milyon insan katledildi, ülkenin bütün birikimi ve zenginliği yağmalandı, etnik çeşitliliği zıt kutuplar haline getirilerek geleceği yok edildi...
Bunları yaparken aslında kendilerini sakatladılar...
Askeri ve ekonomik güçlerini sonuna kadar zorladılar ve bu siyasetin yan tesiri olarak istila savaşları bataklığına saplandılar...
Milli bütçelerinde, ticaret dengelerinde muazzam açıklar oluştu, Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyada istikrar namına bir şey kalmadı, İslâm toplumlarına kudretli ordularıyla Siyonizm tokadı vurmaya kalkıştılar ve milyarlarca insanın nefretini, düşmanlığını kazandılar...
Ortada çok büyük hatalar zinciri ve her an bozguna uğrayacak bir küresel güç dayatması vardır...
Bu durum kendisini zemin çatlaklarla gösteriyor zaten...
Dolayısı ile Türkiye’nin kendi bölgesinde Osmanlı’ya paralel emperyal çizgide durması fevkalade doğru bir politika anlamına geliyor...
Fakat bir tuhaflık var...
Aynı Türkiye, kendi ekonomisinde, özellikle mali sektöründe emperyalizm kalelerini güçlendirmeye çalışıyor ve ilginç bir paradoks oluşturuyor...
Dışarıda emperyalizm karşısında emperyal bir duruş sergilerken, içeride ise, emperyal kimliğini emperyalizme teslim etmek gibi bir durum yaşanıyor...
İfadesi bile zor...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.