Sakla samanı gelir zamanı !..
Baykal ile ilgili kasetin internet sitelerine düşmesi ve hemen ardından bu sitelere erişim yasağı uygulanması ile gündeme gelen olay üzerinde daha çok şey yazılacak ve söylenecektir. Hemen belirteyim ki söz konusu olan kasetin görüntülerini izlemedim, izlemek gibi bir isteğim de yok. Böyle bir olayı her bakımdan çirkin buluyorum. Bir defa eğer söz konusu kaset gerçek ise başkalarının hayatı beni ilgilendirmiyor. İkincisi eğer bu olay CHP içi bir mücadelenin bir yansıması ise o da beni fazlaca ilgilendirmiyor. Ancak, ilgilendiren husus bu olayın Türk siyasetini yakından ilgilendiriyor olmasıdır. Bu ülkede yaşadığıma göre siyasi hayattaki her olay beni de ilgilendiriyor. Özellikle de bir gazeteci olarak siyasi gelişmeleri yakından takip etmek görevlerim arasında.
Bu noktada birden bire gündeme gelen kaset olayının siyasetle ne ilgisi olduğu sorusu akla gelebilir.
Bana göre olay kesinlikle siyasi mücadelenin bir devamı. Böyle bir siyasi mücadele doğru mu, diye soracak olursanız ben siyasetin fikir üreterek, ülkenin sorunlarına yönelik programlar sunarak yapılmasından yanayım. Bunu söylerken işin ahlâki boyutunu ayrı tuttuğumu belirtmek isterim. Kaldı ki iki günden beri medyada çıkan haber ve yorumlardan öğreniyorum ki böyle bir kasetin varlığından bazıları 8 yıldan beri haberdarlarmış. Dikkatimi çeken bir başka husus ise kaset olayının gazetelere yansıdığı gün bazı köşe yazarları sanki çok önceden yazılmış ve hazırda bekletilen yazıları köşelerine aktardılar. Bu yazılarda olayın doğruluğu peşin olarak kabul ediliyor ve bu kabule dayanarak da Baykal'ın hemen istifa etmesini istiyorlardı. Elbette CHP'nin iç sorunu ile ilgili olarak dışarıdan istekte bulunmak ve dışarıdan gazel okumak ne derece doğrudur bilemem ama gelişmelere bakıldığında söylenebilir ki söz konusu kaset öyle derin devlet ya da gizli ellerin ürünü değildir. Sanki CHP içindeki iktidar mücadelesinin bir sonucu olarak gündeme gelmiş, getirilmiştir.
Bu iç mücadelede böyle bir kasetin gündeme sürülmesinin ilk kazananı Sarıgül gibi görünüyor. Hatta önceki gün pek çok arkadaş ile yaptığımız konuşmalarda genellikle bu olay Baykal'ı devre dışı bırakma ve Sarıgül'ün önünü açma senaryosunun sahneye konulması olarak nitelendirildi. Bu yaklaşım ne derece doğrudur bilinemez. Yani yıllardan beri el altında tutulan bir kasetin şu günlerde medyaya yansıtılması CHP içindeki bir mücadelenin parçası mıdır, böyle ise sadece Baykal'ın önünü kesmek, CHP içinde yönetimin yenilenmesini sağlamak mıdır ya da çoğunun aklına geldiği gibi gerçekten Sarıgül'ün önünün açılması mıdır?
Amaç her ne olursa olsun Baykal'ın dolayısıyla CHP'nin yara alması Sarıgül'ün işine yarayacaktır.
Bu noktada ister istemez CHP'nin iç mücadelesi dışında olan ama siyasetin genel gidişatı ile ilgili olanlar için Sarıgül mü Baykal mı sorusunun cevabı önem kazanıyor. Baykal'ın pek çok çıkışına ve açıklamalarına karşı olan bir kişiyim, hatta bu ülkede demokratik gelişmelerin önünde Baykal'ın bir engel olarak durduğunu düşünüyorum. Buna rağmen Sarıgül konusunda da tereddütlerim var. Bunlar ayrı bir konu. Ancak 8 yıldır elde olan bir kasetin medyaya yansıtılmasının hemen ertesi günü CHP kurmaylarının Baykal'a yönelik bir suikast ihbarını gündeme getirmeleri de sanki tüm gelişmelerin tesadüf değil bir senaryonun parçaları olduğu intibaını uyandırıyor. Çünkü olayın 15 Nisan'da yapılan bir ihbara dayandığı belirtiliyor. 15 Nisan'da söz konusu olan Baykal'a suikast ihbarının yine Baykal ile ilgili bir görüntünün medyaya yansımasının ardından basın toplantısı ile açıklanması da önceden bilinen bir konunun karşı hamle olarak gündeme getirilmesi olarak gönülüyor. Özellikle de ihbarda söz konusu olan Baykal'ın vurdurulması talimatı ile Sarıgül arasında bağlantı kurulmaya çalışılması ve buna karşılık Sarıgül'ün "İnsafsız, kaba, çirkin bir iftira" olarak nitelendirdiği açıklaması bu arada ihbar mesajının altında imza bulunmaması buna rağmen ilgililerin ihbarla ilgili gerekenleri yapmış olmaları da önceden bilinen bir ihbarın karşı hamle olarak kullanıldığını düşündürüyor.
Her ne ise görünen o ki siyasi mücadele giderek daha da çirkinleşiyor. Sanıyorum son olayları çirkin politikanın uzantısı olarak değerlendirmek yanlış olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.