Yoksa sen laikliği sevmi misin?

Yoksa sen laikliği sevmi misin?

"Tabi ki ben de entellektüel çevrelerin kaygılarını taşıyorum, taşımaz olur muyum. Çünkü onlar çağdaş Türkiye'nin değerleri" diyor Kemal Kılıçdaroğlu.

Bu sözleri duyunca bazı çevrelerin nasıl da laikliği sadece alışkanlık haline getirdiğini, birilerinin laiklik üzerinden siyaset yapmasına nasıl da alıştığını, laikliği bir tehdit unsuru olarak kullanmayı nasıl meslek haline getirdiğini bir kez daha kavramış olduk.

Kılıçdaroğlu da tabi ki "entellektüel kesimlerin kaygılarını paylaşıyor." Sıkıysa paylaşmasın. Cumhuriyetin kurucusu (!) olan siyasi partinin başında olacaksın ve laiklik hassasiyetini yüksek sesle dile getirmeyeceksin. Birilerinin gözünün içine sokarcasına, "laiklik elden gidiyor, cumhuriyetin temel kazanımları tehdit altında" palavraları atmayacaksın.

Adama sorarlar "Yoksa sen laikliği sevmi misin?"

Laiklik söyleminin gelecek vaat etmediğini, hele hele iktidar getirmediğini anlamış olmalı ki, Kemal Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal'dan farklı olarak bu söylemden uzak durmayı tercih etti. Bazıları bunu olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi.

Truva atlarının kuşattığı ülkemizde özellikle de sol kesimin bu tavırları asla güven vermese de, Kılıçdaroğlu'nun Laiklik dememesi bazılarını da felaket derecede kızdırdı. Günlerdir, konuşmayı analiz eden malum zevat "vay efendim laiklik demedi, yoksa bu konuda hassasiyeti yok mu" sendromuna tutuldu. 

Sonunda dayanamayıp sordular, "Efendim laiklik ne oldu?" diye.

Adam ne yapsın, baktı yakayı kurtaramayacak, "Tabi ki ben de entellektüel çevrelerin..." diyerek kendisini bu zorlu sınavdan kurtarmaya çalıştı...

Ama onun işarett ettiği "laiklik" gerçekten de "entellektüel" çevrelerin şişirdiği bir krizden öteye geçmiyor.

Halkın böyle bir sorununun olmadığının da göstergesi. E bozuk saatin bile günde iki kez doğruyu gösterdiğini düşünürsek bozuk zihniyetlilerin de bazen doğru söyleme ihtimallerinin varlığını da öğrenmiş olduk. 

Adam farkında olmadan, Türkiye'nin belki de en büyük gerçeklerinden birinin altını kalın çizgilerle çizmiş oldu.

Bunların onlarca yıldır millete dayattıkları ve adına "hassasiyet" dedikleri değerlerin nasıl da millete karşı silah olarak kullanıldığını, sorunun nasıl da sadece marjinal bir kesimin özellikle bu konu üzerinden nemalandığını, bu tür kavramlarla oluşturulan korku imparatorluklarının gerçek yüzünü ortaya çıkarmış oldu...

Kurtuluş yok, adam artık şunu biliyor ki, ne zaman uzak dursa bu kavramlardan, namlular/mikrofonlar/kamiralar/ kendisine dönecek...

Kılıçdaroğlu, şimdi bahsettiği "hassasiyetleri olan entellektüel" kesikmlerin gözüne girebilmek için "laiklik" demeyi sürdürecek mi, yoksa başka taktikler mi deneyecek, bekleyip göreceğiz...

İyi haftalar efendim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi