Alkışlar yeter mi?

Alkışlar yeter mi?

33. ‘kurultay’ını düzenleyen Cumhuriyet Halk Partisi yeni genel başkanına kavuştu. Bir ay önce gündemde olmayan bir isim, sürpriz şekilde CHP’ye, yani dünün ‘Tek Parti’sine genel başkan oldu. Bize, “Halk Parti’liler sevinsin” demek düşer.

Yeni Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun ilk bakışta CHP’ye ‘taze kan’ verdiği söylense de, bunun pek de inandırıcı olmadığı ortada. Partinin ‘yenilendiği’ni söylemek zor. Bilinen CHP kadroları yine işbaşında. Bu demek değil ki “CHP baştanaşağı yeni yöneticileri işbaşına getirsin!” Ancak bilinmelidir ki sadece genel başkan değiştirerek iktidar olmak mümkün değil.

Yılların ‘kurt politikacısı’ Deniz Baykal’ın bir kaset marifetiyle devre dışı bırakılması ve partisinin neredeyse bir günde onu tamamen unutması, sahnedeki siyasetçilerin ibret alması gereken bir hal olsa gerek. Meselâ, CHP kongresi bir ay önce yapılmış olsaydı böyle bir netice çıkmasına ihtimal verilir miydi? Dün Baykal’a oy vermesi beklenen delegenin, bir anda yeni bir isme ve üstelik de ‘ittifak’la evet demesi siyasette ‘vefa’nın olmadığını da göstermez mi?

O halde herkes gibi bütün siyasetçiler de “Ne oldum” değil, “Ne olacağım” demeli ve ona göre adım atmalı. En güçlü göründükleri anda ‘sıfır’la çarpılmaları mümkün. Elbette aynı şey, iktidarda olanlar için de geçerli.

Acaba yeni genel başkan Kılıçdaroğlu’nun kongrede yaptığı konuşma, delege ve partililere ‘gaz verme’ dışında bir anlam taşıyacak mı? Sadece alkış ve vaadlerle bir yere varmak mümkün mü? Üstelik Kılıçdaroğlu’nun sözlerinde ‘yeni’ olan bir husus gören oldu mu? İnanın, bazı sözleri 1980 öncesinin CHP sloganlarından farklı değildi! Sanki o günün Karaoğlan’ı kürsüye çıkmış ve “Ne ezilen ne ezen, insanca hakça bir düzen” diyordu.

Elbette her ‘yeni’nin bir cazip yönü olur ve bu lider değişimi ister istemez CHP’ye bir miktar ‘kararsız/ yüzer gezer oy’ çekebilir. Ama bu oyların hem kalıcı olması hem de CHP’yi iktidara taşıması mümkün değildir. Bu bakımdan CHP’nin yeni yöneticileri medyanın rüzgârını fazla ciddiye almasalar kendileri açısından iyi ederler.

Kılıçdaroğlu’nun sıklıkla tekrarladığı “Yoksulluk bitecek” ya da “Çocuklar aç olarak yatağa girmeyecek” sözlerinin CHP eliyle gerçekleşmesi acaba mümkün mü? İhtimal vermiyoruz, çünkü CHP oldum olası yolsuzluk ve yoksullukla birlikte hatırlanan bir siyasî geçmişe sahip. Bunu hatırlatırken hem ‘Tek Parti’ devrindeki iktidar günlerini hem de sonraki yıllarda idare ettikleri Türkiye’yi unutmamak lâzım. CHP’nin kesintisiz olarak Türkiye’yi idare ettiği 1950 öncesi baştansona yoksulluk ve yolsuzluk örnekleriyle doludur. Hadi o yıllarda “Dünya savaşları vardı” bahanesine sığınılsın, 1980 öncesi ve sonrasındaki iktidar ortaklıkları yıllarında farklı bir tablo ile karşılaşılabilir mi? Bu parti, ellerinde bulundurduğu ‘mahallî idareler’ de de büyük çoğunlukla iyi örnek olamamış ve yolsuzluk ve yoksullukla birlikte hatırlanmıştır.

CHP gerçek anlamda bir parti olmak istiyorsa, en önce milletin değerleriyle barışmayı gündemine almalıdır. Bu yapılmadan sadece lider değiştirerek ya da alkış toplayarak bir yere varmak mümkün değil. “Yeni genel başkan bunu yapacak” diyen varsa buna sadece seviniriz.

Bekleyelim ve görelim: Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi