'Güneşi şalla örtmek'
“Güneşi şalla örtme” kavramını, 1950 öncesi, CHP iktidarının ünlü politikacıları üretmiş, asrın ikinci yarısında muhalefette olmalarına rağmen “kamusal alan” gibi birçok keşif ve uygulamalara imza atmış olan CHP solu, gerekli gördükleri zaman “açık oy gizli tasnif” derecesinde, onun yerini tutacak “Meclis ancak 367 milletvekili ile toplanabilir” gibi yeni keşifler üretmişlerdir. Bu seriden örnekleri uzatmak mümkündür. Nevzat Tandoğan’nın CHP adına bir üslupla, yüksek perdeden bir meydan okuyuşla, “Gerekiyorsa komünizmi de bu ülkeye biz getiririz” sözü, bu gurur ve dikta zihniyetini sembolleştirir. Ama akıl ve vicdan dışına çıkış, özgürlüğe cephe alış her zaman milletten gereken cevabı almıştır. Millet ve çıkarları yok sayılarak, bir grubun kendi çıkar ve arzularını esas alması kabul edilebilir bir şey değildir. Hiçbir millet tamamen fişlenerek, paryalaştırılarak, millet ve devlet olma haysiyetini devam ettiremez. özgürlük, millet ve devletlerin ruhudur. Esir milletler, eğer özgürlük mücadelesi varsa, hayatiyetlerini devam ettirebilmektedirler.
Demokratik yapılanmanın imkan dahilinde bulunmadığı geçmiş asırların çoğu monarşileri, hiçbir zaman kendi milletini aşağılamamıştır. Aşağılayanlar yok olmuşlardır. Milletini aşağılamak, öldürücü bir zihniyet hastalığıdır. Neron’ların gelişiyle felaketler de gelmiştir. Fransız masonlarının “halkın %80’i karşı çıksa önemli değil, başörtüsü yasağınızı devam ettirin” talimat ve mantığıyla milleti hiçe saymak felakettir. Lenin ve Stalin’in komünizmi, yüz yılların Rus çarlığının devamı olarak kendisini, bu kadar kan ve bedele rağmen bir asır dahi yaşatamamıştır. “Zulm ile abat olanın, ahiri berbat olur”.
çağının ulaşım, iletişim ve bilgi imkanları, milletten kaynaklanan sağlıklı bir demokratik sistemi, millet egemenliğini, mutlak zaruret haline getirmiştir. Yetersiz demokrasiler, kendilerini geliştirmek zorundadırlar. Aksi takdirde, kendi milletine düşmanlık olur, oyalar, zaman kaybettirir. Demokratik sistemin temel taşı olan siyasi partileri halk kurar, halk şekillendirir. Tanklarla devlete ve partilere “balans ayarı” olmaz. Darbe, ihtilal ve zorbalıkla “ebed müddet devlet” olunmaz. Millet, bürokrasiyi kurar. Bürokrasiden millet doğmaz. Milletin yolu, akıl ve vicdan yolu olmak zorundadır.
Milleti, millet iradesini tehdit psikolojisi, hastalık göstergesidir. “Milletin %95’i istese kıymeti yok” diye meydan okuyan ister bir rektör, ister eski bir savcı, ister Fransız masonları, kim olursa olsun akıl ve iz’an dışına çıkmıştır Van Yüzüncü Yıl üniversite Rektörü hakkındaki “yolsuzluk iddiaları”nı araştıran savcıya ve adalete karşı eylemler ne kadar yanlış idiyse, “Sultanbeyli Cephaneliği”nin araştırılmasına karşı çıkış da öyledir. İstanbul Baro Başkanı, “el bombalarının içleri boş” diyor. İçi boş el bombası ne zaman keşfedilmiş? Nükleer bir patlayıcı mı zerk edilerek kullanılacak? Süs için mi? Yoksa, savunma sanatı mı gösteriyor?
Sıkışan kedi, kaplandan daha sert ve çetin tavır takınabilir. İşin derinliği ve yaygınlığı, yanlışın çözümsüz kalacağı anlamına gelmez. özgürlük kazanımları, her zaman çetin engeller aşılarak ulaşılan hedeflerdir. Mülkün temeli adalettir. Adalet, akıl, vicdan ve özgürlükle tesis edilen bir erdemdir. Gizli örgütler, evrensel gizli örgütlerin komutasındaki güçler, nasıl imkanlara sahip olurlarsa olsunlar, devlet kuramazlar, devlet olamazlar. Belki bir kısım toprakları bir süre için sömürgeleştirebilirler. Ancak, 21. asrın global dünyası, iletişim, ulaşım ve bilgi imkanları, böyle bir teşebbüsün de sonunun olmadığını, akılsızlık olduğunu göstermektedir. Hırsı gözünü bürüyenler, milleti hiçe saysalar, Bush olsalar, Şaron olsalar, Amerika’nın gücünü kullansalar, Filistin, Afganistan ve Irak felaketini doğursalar, kendilerinin sonunu hazırlamaktadırlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.