Kıran kırana
Son günlerde neler olduğunu hepimiz görüyoruz. Sayın Deniz Baykal AKP’nin kendi derin devletini kurma peşinde koştuğunu söylüyor. Sayın Başbakan bu iddiaya karşı çıkıyor. Sanki hemen birkaç hafta sonra seçim olacakmış gibi gergin ve heyecanlı bir hava içindeyiz. Evvelâ şu derin devlet üzerinde bir nebze duralım. Sayın Ecevit’in Kontr Gerilla dediği, bir derin devlet (Benim bildiğim kadarı ile) hiçbir zaman olmadı. Bu ülkede her zaman Vatan Kurtaran Arslanlar da Şabanlar da vardır. Zaman zaman kendi aralarında toplanırlar. Vatanı nasıl kurtaracaklarını ciddi ciddi tartışırlar. Aralarında manyak mı ararsınız, paranoyak mı, maşallah hepsi gırla… Ama samimiyet ve vatanseverliklerinden şüphe edilmeyen insanlar. Gün gelir kendi aralarında yaptıkları geyikler, kendi başlarına bela olur. Bunun son örneğini bu günlerde yaşıyoruz. Nice değerli insanlar şu anda gözaltındalar.
Bu bizi sevindirmez. çünkü İslâm’da hüsnü zan esastır. Aksi sabit oluncaya kadar her insan masumdur. Dünyadaki liberal görüşe göre de bu böyledir. Otoriter faşist ve komünist görüşlerde bunun tam aksi geçerlidir. öylesi, baskıcı ve otoriter rejimlerde aksi sabit oluncaya kadar her insan suçludur. Türkiye’de derin devlet diye gizli bir kurum yoktur. Sadece kendine o süsü veren birtakım çeteler ve darbe davetçileri vardır.
Ancak gönüller üzerine kurulu sanal bir derin devlet de yok değildir. Ben bir televizyon canlı yayınında, anlatmıştım. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının avukatları, Mükerrem Erdoğan ile Refik Ergün benim yakın arkadaşlarımdı. Onlara birkaç defa: “Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını bulun. Bana getirin. O çocukları asacaklar. Hangi ülkeye kaçmak istiyorlarsa, ben kendilerini o ülkenin hududuna kadar götürürüm. Saçlarını başlarını, kılık kıyafetlerini biraz düzelttiririm. Bir jipe atlarız. Kendilerini istedikleri ülkenin hududuna kadar iletirim. Hüseyin üzmez'le Deniz Gezmiş’in aynı arabada olacağı kimin aklına gelir? Bulun bu gençleri hayatlarını kurtaralım” dedim. Ya bana inanamadılar. Ya da o gençleri bulamadılar. “Ben bunları canlı yayında söyleyince bazı aşırı milliyetçi kardeşlerim beni eleştirdiler. Aldırmadım. çünkü ben olaylara İslâmî açıdan bakarım. İslâm'da da ancak adam öldürenler öldürülür. Halbuki o gençler bir cana kıymamışlar. Bolivya devrimcileri gibi romantik solcular. Niçin pisi pisine asılsınlar?. Yazık değil mi?” diyordum.
20 Mart Cuma gecesi, atv’deki Hatırla Sevgili dizisinde, o gençlerin idamları konusu ekrana getirildi. İnsan olarak üzülmemek mümkün değil. Bugün de çilekeş polisimiz çetelerle uğraşıyor. (Onlara neden çilekeş dediğimi de yarınki yazımda anlatacağım inşallah…) Tabiî ki operasyonlarda kurunun yanında yaş da yanıyor. Sayın Başbakan savcıların görevlerini yaptığını söylüyor. Doğru ama… öyleyse AK Parti'yi kapattırmak isteyen sayın başsavcıya niye kızıyoruz? (Bunların hepsinin cevabı yarına inşallah) Sistemdeki aksaklıkları düzeltmek elbette ki iktidarın görevidir.) Bugünkü mevzuat karşısında, sayın savcılar ne yapsın? (Bunun cevabı da yarına)
Sistem, sayın savcıya: “Görevini yap” diyor. Savcı beyler polise emir veriyor. O da gece yarısı, birtakım evlere baskın düzenliyor. Nice değerli insanları, katiller, hırsızlar, kaçakçılar gibi gözaltına alıyor. Hem de vurguncu, soyguncu, hortumcu büyük hırsızların saltanat sürdüğü bizim ülkede… Sayın savcıların emri ile vazifeşinas fedakâr polisin, gözaltına aldığı zanlılar, genellikle ilk duruşmada serbest bırakılıyorlar. Tabiî ki hâkimler de görevini yapıyor. Eğer sayın savcılar ve polis, oligarşik imtiyazlı sınıftan birine dokunmuşsa… Vay geldi onların başına… Malum medya başlar bombardımana… Muhalefet de manşetlere çıkmak uğruna, vur abalıya dercesine, savcıya ve polise yüklenir. Onların şahsında iktidarı yıpratmaya çalışır. Ne savcının, ne polisin kabahatı var. Köhne sistem böyle çalışıyor. Kimse demiyor ki: “Gelin toplumsal uzlaşı ile bu köhne sistemi değiştirelim. Arabın derdi kırmızı pabuç. Politikacıların derdi de oy ve seçim. Yırtılansa Hacı Bekir’in yakası… Her dönemde sürünen zavallı halkımız oluyor. Kasap et derdinde, keçi can derdinde hesabı…” Birkaç gün önce gözaltına alınanlar, yarın bırakılsalar bile… Onların masûm çoluk çocukları ve yakın çevreleri, konu komşuları, o korkunç baskın gecesini unutabilecekler mi? Devletin kolu uzun. Suçluları her zaman bulur ve yakalar. Madem ki aksi sabit oluncaya kadar herkes suçsuzdur. öyleyse zanlılara kibarca davetiye çıkartılsa, daha insanca olmaz mı? Yarın bu konular ve AK Parti'nin kendi derin devletini kurma peşinde olduğu iddiası üzerinde duracağız inşallah...
Derin saygılarımızla...