İkibin'li yılların başında bazı gazetelerde, 1985 yılına ait ABD'nin diğer ülkelerdeki aile yapısını bozmak için yaptığı, o yıllara ait bir plânın raporu yayınlandı. Haberde deniyordu ki, yetkili zevat yaptığı açıklamada: "Planımızı önemli ölçüde gerçekleştirdik. Sadece Türkiye'de sonuç alamadık. Çünkü Türk halkı, İslâm'a bağlılığı sebebiyle aile yapısı kuvvetli bir toplum. Bir türlü etkili olamadık. Yeni planımızda ABD'de çevrilen filmleri bu ülkenin televizyonlarını ve basın organlarını satın alarak kendimize hizmet eder hâle getirip, bu ülkede halka seyrettireceğiz. On sene içinde netice almaya başlıyacağız; bundan sonraki beş yıl içinde de neticeye ulaşmış olacağız. Ve, böylece Türk ailesi de darmadağın edilmiş olacak."

Üç aşağı-beş yukarı cümlelerle, bundan 19 sene önceki ülkemiz aile yapısı üzerindeki plânlamanın içeriği böyle açıklandı.

Şu günlerde 2004 yılının üçte ikilik bölümünü geride bıraktık. Gelinen manzara çirkin mi çirkin, iğrenç mi iğrenç. Şeytani bir gidişatla toplum, felâketlerden felâket seçiyor. Kadın mahremiyeti ayağa düşünce aile mahremiyeti de yıkılmış oldu. Çok değil bundan 25 sene öncesinde bu ülkenin (çok cüz'isi müstesna) erkekleri kadın bedenini gerdeğe girdiği gece görüyordu. Bundan dolayı kadının kıymeti vardı. Şimdi öyle mi? 4-5 yaşındaki çocuk, kadının bedeninin neresinde ne özellik var diye merak edemiyor, hayâlinde o kıymetlerle ilgili bir düşünce kuramıyor. Çünkü, kadın bütün bedenini topluma sokakları vitrinleştirerek ifşa ediyor. Türk aile yapısını bozmak için televizyonlar (İstisnaları varsa onlar hariç), gazeteler (istisnaları hariç), dergiler, takib edilen maarif sistemi, son zamanlarda çok konuşulan kamusal alan ve satın alınan yazar-çizerler hem ustalıkla hem de dayatmalarla kullanıldı. Türk aile yapısı çatladı ve yıkılış gürültüleriyle darmadağınıklığa doğru gidiyor.

Gençler evlenmiyor; evlenenler de kısa süre içinde ayrılıyor. Nefisler, daha ucuza sokaklarda tatmin ediliyor. Çünkü yayın organlarıyla, maarifle, siyaset ve bürokrat dayatmalarıyla topluma böylesi model gösteriliyor.

Şu yıllarda televizyonlarda film ve dizi film furyası aldı başını gidiyor. Ar, namus, edeb, hayâ tanımaz bir sürü yetme dizilerle, eğlence programlarıyla model olarak sunuluyor. Akla hayâle gelmedik melanetler "İşte hayat böyle yaşanır" mesajı verdirilerek icra ediliyor. Karı-koca birbirine nasıl ihanet eder, insanlar yörüngelerinden nasıl çıkartılır, hep bunlar telkin ediliyor. Halkımız da bunları seyrediyor; geneli mesajı alıyor ve ertesi gün de uygulamaya koyuyor. Mesajı alamayanlar için de, bir kaç gündür en çok seyredilen bir dizinin baş oyuncusunun icraatları gazetelerin birinci sahifelerinden haber adı altında veriliyor.Bu oyuncu (!) bir takım ithal kadınlarla yatmış-kalkmış. Bu da kameraya çekilmiş. İfşa ediliyor. Bunların hepisi düzmece. Burada söylenilmek istenilen söyletiliyor. Adam (!) diyor ki:

"Ben bu konuyu eşimle konuştum. Normal karşıladı. Biz medeni iki insanız, ne olursa olsun dâima birbirimizin arkasındayız" dedi. Bir problem yok diyor. Kadın yaparsa erkek de onu normal karşılar.Medenilik budur.

Verilen mesaj şu: "Ey toplum medeni olmak için siz de böyle yapacaksınız. Bir çiçekle ömür tükenmez. Ne nâmusu, ne hayâsı. Onlar bizim içimizde. Günde birkaç tanesini değiştirmezseniz gerici olursunuz, irtica yaparsınız. Hayat budur..."

Tuzak, melanet işleyenlere değil, aile yapımıza, namus ve şeref anlayışımıza, olması gereken ahlâk anlayışımıza ve millet olma vasıflarımıza kuruluyor. Düşmanlarla elbirliği eden melunlar aile yapımızı kemiriyor.

Bu ülkenin ey namuslu, şerefli, ar ve hayâlı insanları, şeytani tuzaklara düşmeyelim. Aksi halde hem kendimize, hem neslimize hem de bizi millet yapan değerlerimize ihanet etmiş oluruz. İhanet edenlerden Allah (c.c.) hepimizi korusun ve kurtarsın.