Sayın Başbakan dosdoğru yolda
Bunun nedenlerini tek bir cümle ile anlatmak mümkün. Şiir okumaktan ağzı yandığı halde… Şiirlerden öyle seçme mısralar okuyor ki; ne demek istediğini bizler çok iyi anlıyoruz. çok şükür ki; birtakım karın gurultuları ile gerçek şiiri ayırt edecek kadar şuurluyuz.
Sayın Başbakan, hemen her konuşmasında, Vatanı, Milleti ve Devleti için kefenini boynunda taşıdığını söylüyor. Ağzından da Takdire Teslimiyet anlamına gelen ulvî temenniler eksik olmuyor. (Kimi makam sahiplerinin Allah, Maşallah, İnşallah demekten bile çekindikleri böyle bir zamanda, Sayın Başbakan’ın korkusuzluğuna hayran olmaz mısınız?) Allah’tan korkan, kimseden korkmaz. Yazık ki; yakın çevresinden bazı kişiler, Sayın Başbakan'ın hizmet yolunda nasıl dev adımlarla ilerlemekte olduğunu fark edemiyorlar. Ve ayağına pranga oluyorlar.
Burada tarihî bir olayı anlattıktan sonra, tekrar bu konuya döneceğiz inşallah. Hulefa-i Raşidin (Dört Halife) Dönemi'nde… Hz. Ali'yi (k.v.) canından çok seven, Malik Eşter adında bir ihtilalci vardır. Biraz da onun ataklığı yüzünden ortalık karışmış ve Müslümanlar birbirlerine düşmüştür. İşte o Malik Eşter bir gün Hz. Ali'ye (k.v.), “Ebubekir ile ömer zamanı Cihat ve Fetihlerle geçti. Osman’la senin zamanın niye böyle karıştı?” diye soruyor. Hz. Ali'nin (k.v.), “Ebubekir’le ömer’in, benimle Osman gibi yardımcıları vardı. Benimle Osman’ın ise, sizin gibi yardımcıları var” buyuruyorlar.
Burada çok basit üç örnek vermek istiyorum.
Sayın Başsavcı'nın AK Parti hakkında Kapatma Davası Açılacağı kulislerde konuşulurken, Sayın Başbakan'ın çok yakınlarından kulağı delik, çok zeki ve becerikli birisi partideki önemli görevinden istifa ederek ABD’ye uçtu. Haksızlık etmeyelim. O zatın Amerika’da çok geniş bir nüfuz alanı olduğundan hiç kuşkumuz yok. Belki de orada Kulis yaparak, Darbe söylentilerini ve ihtimalini önlemek için gitmiştir. Ancak halka böyle yansımadı.
Bir de 1 yıl içinde, ABD Sefareti'ne 52, İngiliz Büyükelçiliği'ne de 48 defa gittiğini söyleyen bir entelektüelimiz vardı. Bir ABD ziyaretinde Sayın Başbakan'la beraberdi. George W. Bush, Sayın Başbakanımızla tokalaşmış ve fakat onunla kucaklaşmıştı. Şu kritik ve karışık günlerde o entelektüelimiz de hiç ortalarda gözükmüyor.
Sayın Başbakan, kendilerine çok gizli ve özel bir görev vermiş olabilir. Tabiî olarak, bundan kimsenin haberi yok. Onun için kapalı kapılar ardında birtakım homurdanmalar oluyor. Halkımız kara gün dostlarını sever. Bu günlerde milletimiz o zevatı Sayın Başbakan’ın yanında göremeyince... Onlar da benim gibi yanlış zehaba kapılıyorlar.
İktidar her türlü riski göze alarak Anayasa'yı değiştirdi. Bu değişiklik riskliydi. çünkü bazı güç odaklarının, iftiracı, şamatacı, istemezükçü çevrelerin ve ana muhalefetin ne diyecekleri önceden biliniyordu. “Türban (!) serbestliği ve İmam Hatiplilerin üniversiteye girmesi için Anayasa'yı değiştiriyorlar. Bunlar irticayı hortlatacaklar; Lâik Cumhuriyeti yıkacaklar” diyeceklerdi.
Nitekim aynı ithamları sıraladılar. Buna rağmen MHP’nin katkısı ile Anayasa değişikliği, 411 gibi rekor bir oy çokluğu ile TBMM’den geçti. Halkımız sevinçten bayram ederken, (Adını unuttuğum) bir adam çıktı. Kendisini AKP’de Genel Başkan Yardımcısı olarak tanıttı. Basına bir açıklama yaptı: “Türban konusu rektörlere kalmıştır. İsterlerse türbanlıları başında bulundukları üniversiteye alırlar. İstemezlerse almazlar..” deyiverdi. Kimse de karşısına çıkıp: “Uygulanamayacak bir Anayasa değişikliğini niçin yaptınız?” demedi. Bir iktidarın bütün muhaliflerini Anayasa suçlusu yapmak gibi saçma bir amacı olabilir mi? Belki de adam o sözleri iyi niyetle söylemiştir. Birden bire ülkeyi germe seferberliği başlatılmasın diye bir kapı aralamayı düşünmüştür. Bütün bu örneklerden sonra ancak şunları söyleyebiliriz: Sadece iyi niyet, yanlışlığı mazur gösteremez. “Cehenneme giden yol, iyi niyet taşları ile döşelidir” diye bir tekerleme vardır. İktidar; güç, kuvvet, adalet ve güven kaynağı demektir. Tereddütlü adımlar, azgın azınlığı daha fazla azdırmaz mı?
Sayın Başbakan’a önden, arkadan, sağdan, soldan salvo halinde saldıran medyanın en büyük patronuna bir Sayın Bakan, eşi görülmemiş bir kıyak yaptı. Bugün asıl onu yazacaktık. Yazık ki yerimiz kalmadı. O da yarına inşallah. Saygılarımla..