AKP’ye yönelik gözüken bu dava, aslında milli iradeyi yeniden şekillendirecek bir harekettir. Sistemi sağlığına kavuşturmak iktidarın sorumluluğudur, millete hizmettir.
1) Savcılık, Türk milleti adına, Türk milletinin yakın bir zamanda, çok büyük bir ekseriyetle ortaya koyduğu iradesini, Cumhurbaşkanını, TBMM’yi, iktidarı değiştirme ve yeniden şekillendirmeyi hedeflemiştir. Netice:
İstikrar kaybolur. Millete rağmen iktidar olma hırsı, zulüm ve talan doğurur. 28 Şubat deneyimi kazanmış olan talan grubu hepten azgınlaşır. Sarıkız’lar, Ergenekon’lar bahara çıkar. Fişleme, “yeşil sermaye” gibi çağdışı baskılara gün doğar. Sezer’in anayasa fırlatarak başlattığı ekonomik çöküşler tekrarlanır. ülke ve millet, itibar kaybeder. Asrın imkanları, milletin özgürlük gayretlerini tetikler.
Cumhurbaşkanlığı konum ve itibarını tehdit eden dava, dünyada şaşkınlık doğurmuştur. Ekonominin, bilinen klasik ihtilallerden daha ağır darbeler alacağı, meydana gelen ilk sarsıntılarda açıkça görülmektedir. Bu depremin bir kısım anayasal boşluk veya yetersizliklerden kaynaklandığı kabul edilerek, oyalanmadan ve “acaba partisini kurtarmak için mi derler” gibi kaygıların üzerine çıkarak, anayasal düzeltmeye gidilmeli ve millete götürerek mesele süratle çözülmelidir. Yüce Meclis'in millet vekaleti yeterli olmakla beraber, Fransız masonlarının dahi işe karıştığı böylesine önemli krizlerde, meseleyi milletle beraber karara bağlamakta ayrı yararlar olacaktır.
Dünyadaki yankıları: Cumhurbaşkanı dahil, millet iradesini bütün kurumlarıyla değiştirme neticesi doğuracak bu dava, yayın ve beyanlarda da açıkça görüldüğü gibi, Türkiye demokrasisinin, bir çadır devleti derecesinde zayıf bir yapıya sahip olduğu intibaı doğurma görüntüsü vermiştir. Bu yanlışın, dünyadan süratle silinmesi, tam tersine en güçlü depremlerin dahi millet iradesi ve siyasi kadrolarca, tahribata imkan bırakmadan kaldırarak itibara çevrilebilir, çevrilmelidir. Bunun için zaman önemlidir. Kaybedilen her dakika Türkiye aleyhine işlemektedir.
SAFSATA VE TEHDİT, OYALAMAMALIDIR: İktidar ve Meclis, “değişiklik daha önce yapılmalıydı”, “şık olmaz” gibi sözlere takılmamalıdır. Siyaset, her ahval ve şartta milletin zarar görmesini önlemek için her tedbiri almakla sorumludur. Cumhurbaşkanı sorumsuzluğu, hukukun gereğidir. Daha nasıl teminata alınacaktı? Cumhuriyetin kurulduğu günden bu güne kanun ve nizamlarda Meclis'in ancak 2/3 yani 367 ile toplanabileceğine dair tek hüküm var mı? Yok. Böyle bir usul? Yok. Güç hukuku, normal hukuki tedbirlerle önlenemez. Bu tür iddialar oyalamadır. Cevap verilebilirse de, bu cevapları tedbir zannederek yeter görmek yanılgıdır, tehlikedir. İktidarların, milleti böyle bir riske atma hakkı yoktur. Siyaset, millete zarar verecek her şeyi anında ortadan kaldırmak, millet ve memlekete hizmet yarışını ileri götürmek tedbir ve dinamizminin adıdır. Aksi takdirde bürokrasi siyaset olur. Bürokratik siyaset, devletin ihtiyarlaması ve tükenişidir.
Savcının tek başına, devlet itibar, istikrar ve istikbalini olumsuz etkilemesini önleyecek anayasa değişikliği ve Anayasa Mahkemesi yapısını, çeyrek asır önceki ihtilal şartlarından çıkararak, üye sayısını artırarak Batı demokrasilerindeki denenmiş yapıya kavuşturulması acil bir zaruret halini almıştır.
Yüce Meclis'e, millet iradesini temsilde üstün başarılar niyaz ediyorum.