12 Eylül yeni bir başlangıç olmalıdır
Ülkemiz Allah’ın (cc) izni ile geleceğini belirlemede hayati bir fırsat elde etti. 12 Eylül referandum sonuçları, Türkiye’nin, çağdaş toplumların demokratik yapılarını yakalaması için kapıyı araladı. Millet, ferasetiyle, bugüne kadar seçtikleri temsilcileri, Meclis’te çoğunluğu sağlamış olmalarına rağmen, ülkeyi yönetmekte aciz bırakan sistemi gördü ve değiştirilmesi için ‘evet’ kararı verdi... Bir başka deyişle çoğunluk artık Yargıçlar İktidarı’nın sona ermesini, darbe ve darbecilere fırsat verilmemesini; darbe yapanlardan hesap sorulmasını istiyor. Ayrıca millet “Siyasi partileri ben kapatırım, oy vermem ve Meclis’e sokmam, bu benim takdirimdedir” dedi... Anayasa değişiklik paketinin bu önemli sonuçlarıyla birlikte doğal olarak diğer değişikliklerin de hayatımıza olumlu etkileri olacaktır... Ancak hiçbiri yukarıda ifade ettiğim yanlış yapılanmanın düzeltilmesinin getireceği sonuçlar kadar önemli değildir... ‘Hayır’ diyenlerin çekirdek kadrosu sonucu işte bu iki durumu diğerlerinden ayırarak açıklıyorlar... Diyorlar ki; “Yargıçlar İktidarı devam etsin, millet Meclis’te ne kadar çoğunluk oluştursa da onların eli kolu bağlansın, darbeciler yargılanmasın, Ergenekon davası bitirilsin...” Bunları %42’lik kesim içersinde bir çoğunun isteyeceğini düşünmüyorum... Bu, varlığı vesayet rejiminin devamına bağlı olan CHP’nin isteğidir. Mesela MHP tabanından ‘hayır’ oyu veren insanlarımızın böyle bir CHP arzusuna ‘Evet’ diyeceğini zannetmiyorum...
CHP referandum sırasında oy toplamak için ne kadar “Başörtüsü sorununu çözerim” dese de iş çözmeye gelince şimdi olduğu gibi buna yanaşmaz. Eğer yasal bir düzenleme gerekiyorsa, bu yasal düzenlemeyi iptal ettirmek için mahkemelere gider. Ama MHP bunu yapmaz... MHP bu konu ile ilgili iradesini geçmişte gösterdi. Bu önemli konu aslında turnusol kağıdı gibi niyetleri ortaya koyar... MHP’nin fıtratına aykırı olmasına rağmen MHP’yi CHP ve BDP ile birlikte ‘Hayır’ demeye zorlayan ekip, sonraki seçimde bunun bedelini ödeyecektir... MHP tabanından bir kısım insanlarımızın ‘Evet’ dediğini biliyoruz... Buna rağmen Sayın Bahçeli “Böyle bir şey yok, eğer öyle düşünüyorsanız hodri meydan, erken seçime gidelim” diyor... Bahçeli bu davranışı 2002 seçimlerinden önce de sergiledi ve maalesef barajı aşamadı, Meclis’e giremedi... Sayın Bahçeli tabanının nabzını tutup sağlıklı değerlendiremiyor... Bu davanın fedakar insanları gerçekleri ifade etmelerine rağmen onları da hiç dinlemiyor... MHP için referandum sonuçlarının bu şekilde çıkmasından sonra sıkıntılı günlerin başladığı ortada... MHP’de siyaset yapmış olanlar, Bahçeli’yi bu başarısız performansından dolayı istifaya çağırıyorlar... MHP gibi bir parti için bu durum son derece önemlidir...
REFERANDUM SONUÇLARI İLE ORTAYA ÇIKAN TEMELSİZ KORKULAR
Anayasa değişikliği ile bir takım düşünürlerin, gazete yazarlarının bazı korkuları ifade ettiklerine şahit oluyoruz... Anayasa değişikliğinin getirdiği sonuçların adaletli ve tarafsız bir şekilde, samimi olarak korkuları olanların bu korkularını izole edecek biçimde hayata geçirilmesi son derece önemlidir... Bu konuda TBMM’ye, Sayın Cumhurbaşkanı’na ve tabii ki hükümete önemli görevler düşmektedir... Yapılacak yasal düzenlemeler ve tarafsız uygulamalar ile bu korkuların anlamsız olduğunu göstermeliler. Kurumlarda görev alacakların işini bilen ve hukukun üstünlüğüne inanan insanlar olması son derece önemlidir... Doğrusu; şunun adamı, bunun yakını değil, hukukun belirlediği çizgiyi aşmayacak, bilgili, yetenekli insanlar, bu kurumlarda görev almalılar...
Genellikle seçim sonuçlarının ardından Türkiye’nin ikiye bölündüğü gibi temelsiz ve bilimsel olmaktan uzak değerlendirmeler yapılıyor... Bunların kasıtlı olduğu açıktır. Mutlaka her referandumda bir gurup ‘Evet’ diğer gurup da ‘Hayır’ diyecek... Bunun başka bir şekli yok ki... Bir “mahalle baskısı” mucidi sosyolog, Ege ve Akdeniz bölgelerindeki seçmenlerin siyasi açıdan ilerici olduğunu söylüyor... Siz bir bilim adamısınız!.. Böyle bir söz belki CHP’li bir siyasetçinin ağzından çıkabilir... Hayır oylarının fazla çıktığı bu bölgelerde evet oyu kullananların da en az % 35-40 arasında olduğu unutuluyor... Aynı şekilde evet oyunun yüksek çıktığı bölgelerde de hayır oyu kullananların % 35-40 arasında bir yekün tuttuğu göz ardı ediliyor.. Biz ‘Evet’ diyenlerle ‘Hayır’ diyenlerin, hatta boykota korkuyla katılanların birlikte yaşadığı bir milletiz. Her ne sebeple olursa olsun insanlarımızın verdiği kararlar bizi bölemez, birbirimizden ayıramaz. Ayrıca milletin iktidarı yerine vesayet rejiminin devamını istemenin ilericilik neresinde?..
ANAYASA VE YASALARA RAĞMEN BİR BAŞSAVCI?
Hayır cephesini oluşturan kadrolar anayasa ve yasalar değişse de bildiklerini yapmaya devam edebilirler mi?.. Mesela sözde ateşkese rağmen Hakkari’de PKK’nın döşediği mayın ile 9 Kürt vatandaşımız hayatını kaybetti. Şimdi bir yaşında bu saldırıda annesini kaybeden bebek hayat mücadelesi veriyor. Bebek katilleri sahneye çıktı. BDP temsilcisi “PKK yapmış olsa da bunu lanetlerdik, ancak bu saldırıyı derin devlet, Ergenekon yaptı” diye açıklamada bulunuyor. Bunu söylerken yüzü de kızarmıyor... Derin devlet kim, Ergenekon kim; BDP ve PKK’nın bunlarla hiç ilişkisi yok mu?.. Bunların hepsi de aynı şemsiye altında toplanmış olanlar... Darbecilerin Ergenekonu her zaman kaos çıkarmak için PKK’yı kullanmıyor mu?.. Bu olay da tespitlere örnek değil mi?.. Bunu anlamayacak birileri değiller... Ama öyle pişkinler ki, hem köyü referanduma boykot ettiriyorsunuz, hem de bu köyün 9 insanını katlediyorsunuz!.. Mutlaka bu yapılanların hesabı sorulacaktır... Daha önce de “Biz görüşmek için randevu talep ettik, bunu gizli tutmuş olmamıza rağmen gene de provokasyon oldu, bu nedenle çözüm için hükümetle görüşemiyoruz” diyorlar... Siz İmralı’nın kabul etmeyeceği çözüme ‘Evet’ diyebilir misiniz?.. Bu katliamlar onun başının altından çıkmıyor mu?.. PKK ve BDP’nin korkuya dayalı otoriteleri yıkılmaya mahkumdur... Kürt vatandaşlarımızın varlığını istismar ederek İmralı’nın piyonluğunu yapanlar değil, gerçekten Kürt halkını temsil edenler başarılı olacaklardır...
% 58 evet oyu çıkmasından rahatsız olanlar sadece CHP ve BDP değil... AK Parti’ye kapatma davasını internetten belge toplayarak açan, ancak CHP’nin Almanya’daki bir vakıftan yardım aldığı belgelenmiş olmasına rağmen hâlâ dava açmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya da var... Yalçınkaya, “Yargıçlar olarak hukuk devletini ve yargıçların bağımsızlığını anayasa değişse dahi, yasalar değişse dahi korumak azmindeyiz” diyor. Bu nasıl bir sorumluluktur anlayamıyorum... “Anayasa, yasalar değişse dahi biz gene de direneceğiz” diyebilen bir başsavcı!.. Eğer bunu söylüyorsanız o makamdan istifa edecek ve YARSAV saflarında mücadele edeceksiniz... Bu belki daha şık olurdu... Anayasa değişikliğinin en hayati kısmı HSYK ile Anayasa Mahkemesi’nin yeniden yapılandırılmasıdır... HSYK’nun 10 üyesinin 1. sınıf yargıçlardan seçileceği hükme bağlanıyor... Bu durum adliyelere bir ay içersinde sandıkların koyulmasını ve 10 HSYK üyesinin belirlenmesini gerektiriyor. YARSAV’cıların referandum öncesi bu seçimin sonuçlarını kendi rejimlerinin lehine sonuçlandırmak için çalıştıklarını basından öğrendik... Doğrusu bu seçimden ne çıkarsa elbette kabulümüz olacaktır... Ancak herhangi bir seçimin teknik özelliklerini göz önünde bulundurduğunuzda; YARSAV’ın başarıya ulaşmasını bir yolu mevcut; kendilerine yakın adayların sayılarını çoğaltmamak suretiyle oyların bölünmesinin önüne geçmek ve istedikleri 10 üyenin seçilmesini sağlamak... İşte Yalçınkaya’nın demek istediği belki de bu... Yani “Anayasa değişse de gene bu şekilde HSYK’da çoğunluğu elde eder, aynı şekilde Yargıçlar İktidarı’nı sürdürürüz” demek istiyor...
Çok üzüntü vericidir ki, adalet çalışanları olmaması gereken şekilde ikiye bölünmüştür... Buna sebep YARSAV’cılardır... Tıpkı polis teşkilatının geçmişte POL-DER ve POL-BİR olarak ikiye bölündüğü gibi... Bunun ülkeye hiç yararı olmadı... Yargı mensuplarını ikiye bölen YARSAV’cıların karşılarına gelecek bir davada nasıl davranacakları belli... Yani milletin lehine olması gereken davalarda kararlarını, millet adına, milletin aleyhine vereceklerdir... YARSAV’ın ideolojik tavrının seçimlerde etkili olmasını önleyecek hukuka bağlı yargı mensuplarının gerekli önlemleri alacağına inanıyorum... Bölünme olmadan, anayasa ve yasalara bağlı, ideolojik davranmayacak kaliteli yargı mensuplarının aday olması ve bunların desteklenmesi YARSAV’ın planlarını bozacaktır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.