Şu bedelli meselesi ve sorular
Silahlı kuvvetlerin 736 bin personeli varmış ama yetmiyormuş. Üstelik askerlik süresi kısaltıldığı takdirde bu açık daha da büyüyebilirmiş.
Olabilir. Her şeyi tehdit olarak algılayan bürokrat böyle hesaplamalar yapabilir.
Fakat orduyu büyütmek talebi Başbakana götürülmeden evvel, milletin aklında birikmiş “sayı ve milli güvenlikle” alakalı bazı sorulara net cevaplar verilmeliydi.
Şöyle bir sıralayalım;
-Soğuk savaş sonrasında, bütün dünyada kuvvet yapılanmaları değişti. Teknolojik silah üstünlüğüne dayalı, daha küçük ama daha etkili birlikler oluşturuldu. Bu durumda, 850 bin mevcutlu “kalabalık ordu” fikri ne kadar gerçekçidir?
-Hep yazılıyor ama hiç tekzip edilmiyor. On binlerce er, sayısı beş yüzü aşkın sosyal tesiste bayan kuaförü, berber, garson, çaycı, aşçı, tatlıcı gibi askerlikle alakalı olmayan işlerde çalıştırılıyormuş. Eğer iddialar doğru ise; anayasa ihlal edilmiş olmuyor mu?
-Savunma uzmanlarına göre, deniz kuvvetleri olması gerekenden çok küçük, kara kuvvetleri ise gereksiz ölçülerde büyükmüş. Türkiye, kara devleti olmadığına göre, kuvvet dengesi neden böyledir?
-İstanbul’un yarısı kadar bir nüfusa sahip Yunanistan için neden özel ordu besliyoruz? İzmir baskın mı bekliyor?
- Devlet, JİTEM’i kimseye izah edemiyor. Mademki tam denetimi mümkün olamıyor; o halde Jandarma teşkilatı neden sivilleştirilmiyor?
-Ülkenin en büyük holdingleri arasında sayılan ama bilançosu bile açıklanmayan malum yardımlaşma kurumu, yabancı ülkelerde bir yığın işler yapıyor. Bu bağlantılar, dolaylı da olsa milli güvenlik riskleri oluşturabilir mi?
-Askeri Yargıtay, Danıştay veya özel maliye gibi paralel devlet yapılanmaları başka hangi demokratik ülkelerde mevcuttur?
-Vergi mükelleflerinden toplanan muazzam kaynaklar her yıl TSK’ya aktarılıyor. Bir yığın fon da kullandırılıyor. Bu paralar çok kutuplu yeni dünya düzeninde, hangi savunma stratejisine göre harcanıyor?
-Ordu, “TBMM’nin emrinde olma ve onu koruma” görevine rağmen, hükümetler devirdi, parlamentoyu feshetti ve sayısız darbe teşebbüsünde bulundu. “-Bir daha olmaz!” demek kolaydır da garantisi nedir?
-İran, PJAK yapılanmasını birkaç ay içinde ezdi. Türkiye ise PKK ile çeyrek asırdan bu yana savaşıyor. Otuz bin insan kaybettiğimiz bu savaşa acaba kaç yüz milyar dolar harcandı ve neden bitirilemedi?
-Son günlerde ayyuka çıkan casusluk ve fuhuş operasyonları akabinde yapılan tutuklamalar ne anlama geliyor? Türkiye’nin güvenlik sistemine sızmak bu kadar kolay mıdır? Bu nasıl bir iştir?
Hem bu soruları boş geçmek hem de bedelli askerlik uygulamasına “teknik” sebeplerden ötürü karşı çıkmak hiç inandırıcı değil.
Diyelim ki ordunun mevcudu bir milyona çıktı ve tek tip askerlik de getirildi.
Cevap oluyor mu bu sorulara?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.