Sahne görülüyor, oyuncular kendilerini görüyor mu?
Şahıslar için dahi suç sayılmayan, sıradan, basit, çoğu gerçekle alakasız olaylar, Türkiye gibi büyük bir ülkenin demokratik yapısını değiştirecek, millet iradesini ters çevirecek, ekonomisini altüst edecek, sosyal huzuru ve kalkınma hamlelerini baltalayacak bir davaya konu olsa, hükümet bu yanlışlara yol açan anayasal eksiklikleri gidermek için milletin önüne getirmez de ne yapar? “Vakit nakittir”.
Baykal, uzlaşma olmaz diyor. Doğru söylüyor. Meclis toplanma nisabı 367’ye çıkar mı? İmkansız. Cumhurbaşkanının atadığı savcı, bütün kanun, nizam ve teamüllere aykırı olarak Cumhurbaşkanını azletme tehdidiyle ülke huzur ve itibarını sarsabilir mi? Olmaz. Eğer oluyorsa, bu düzeni düzeltmek, siyasi iktidarın, yüce meclisin ve milletin en öncelikli hayati meselesidir. çünkü netice berat olsa da, bu iddialarla ülke, bütün dünyada itibar kaybediyor; kredi notu düşüyor; yüz milyarlarca dolar maddi ve manevi zarar doğuyor. Bunlar, Deniz Baykal’la uzlaşarak, anlaşarak halledilecek konular değil. Bu konularda Baykal’la uzlaşmaktan adalet doğmaz. “Mülkün esası adalettir”. “Milletler adalete acıkırlar”.
Anlaşma ve uzlaşma kadar güzel, baş tacı bir kavram, yıllardan beri öylesine hak ve hukuku erteleme anlamında kullanıldı ki, bir türlü bitmeyen dava gibi usanç doğurdu. Demokratik bir anayasa, bir an önce milletin önüne gelmelidir.
Abdullatif Şener, 22 Temmuz 2007 seçimleri öncesi, “Partiyi kapatma davası hazırlığı yapıyorlar” diye uyarmış. Mustafa Yılmaz ve Kurdaş, 11.4. 2008 tarihli “Profesör’ün anlattıkları” yazısında, “Abdullatif Şener, henüz özel belgeyi göstererek Başbakan’ı uyarmamıştı” ki, beraber yolculuk yaptığı profesör, “önümüzdeki süreçte AKP’yi kapatma davası açılacağını” söyledi diyor ve detaylarını veriyorlar.
Dava açılıp işler bu noktaya gelince profesörü arayıp, “Bir yıl öncesinden kapatma davasını bildin! Bundan sonra ne olacağını da bilirsin” diye sormuşlar:
“Gazeteleri iyi takip edeceksiniz” demiş ve
“özellikle bazı bakanlıklarla ilgili çarşaf çarşaf belge yayınlanacakmış. (..) Kapatma davası ile ilgili hukuk tartışmaları yerini, gazetelere düşen bu belgelere ve ilginç ilişkilere bırakacakmış” diye devam ediyor.
Bunu bu hazırlıkların içinde bulunan hukuk profesörü söylüyor. Demek oluyor ki, yalnız Türkiye için değil dünya siyasi dengeleri için önemli ve milletimiz için hayati bir hukuk davası, hukuki iddia ve savunmalardan, hukuki tartışmalarından ziyade, sermaye gazetelerinin yayınlarıyla mı yönlendirilecek? Hukuk yerini medyaya mı, önceden hazırlanmış senaryolara mı bırakacak? “Gazeteler bir yanlış gördükleri zaman bekletmez söylerler, düzeltilmesini sağlarlar” diye bilinirdi? “Son dakika” haberleri olurdu. Bir yıldır hazırlanan gazete haberleriyle, milli irade ve iktidar değişikliği mi planlanıyor?
önceden bilmeye eskiden “kehanet” denirdi… Davanın açılacağını önceden; nasıl bir yol takip edeceğini önceden bilenler var. Senaryo demokrasi üzerine. Demokrasinin sahibi millet ne diyecek, ne yapacak? Bunu önceden bilen, soran yok mu?
Bütün dünyada sermayenin güdümüne giren kartel medyası itibar kaybetti. önemli kısmını, Murdoc ve Maxwell yönlendiriyor. Türk kartel medyası daha fazla kaybetti. Millet, senaryolu medya yayınlarına seçimlerde itibar etmedi. Şimdi eder mi?
Siyaset, siyasi istikrar, millet huzurunun ruhudur. Afganistan ve Irak, bu ruhu kaybetti. Yıkmak kolay; yapmak zordur. Yıkanlar, her zaman bulanık suda banka içi boşaltamaz. Düşman cephede değilse, yıkıntı altında kalır. Son pişmanlık fayda vermez.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.