Kâğıttan ekonomi ve hukuk
Geçen yıllar içinde çok önemli bir şey öğrendik.
Hukuk sistemi iyi çalışmadığında ekonomide kara delikler oluşuyor.
Ülkenin kaynakları, zenginlikleri ve fırsatları küçük bir zümre tarafından sürekli olarak talan ediliyor.
Millet fakirleşirken muazzam zenginlikler ve güç tek elde toplanıyor. Çoğunluk, milli gelirin küçük bir kısmını paylaşmaya mecbur bırakılıyor.
Bu Türkiye’nin en büyük sorunudur ve henüz çözülebilmiş değildir.
Diğer bir ifade ile yargı ve siyasette ortaya çıkartılan illegal oluşumların ekonomideki iz düşümüdür.
Ortada birkaç soru var.
Ekonomi dediğimiz şey, sıcak para ile çalışan, faizli kredi veren ve tüketimi tahrik eden mali piyasalardan ibaret olabilir mi?
Borsa, para piyasaları, faiz oranları ya da endeksler ile Türkiye ekonomisini izah edebilir misiniz?
Bu sorulara “evet” cevabını vererek yükselen kredi notları ve kârlı bankalarıyla Türkiye’nin iyi bir ekonomiye sahip olduğunu iddia edebilirsiniz.
Fakat bu bakış açısı, bireysel krediler tabanını genişleterek ısıtılan ve gittikçe finanslaşan kâğıttan ekonomiyi “gerçek” zannetmek gibi bir halüsinasyona sebep olacaktır.
Üstelik üretim, imalat ve ticaret sektörlerini de hesabın dışına itecektir.
Kâğıttan ekonomi ve gerçek ekonomi arasındaki makul çizgiyi ancak iyi işleyen bir hukuk sistemi çizer.
Çünkü Türkiye’de finansal piyasalar, gelir adaletsizliği, yolsuzluklar, suiistimaller, gümrükler, sanayi girdileri, hammadde tedarikleri, rekabeti öldüren tröstler, üretim ve tüketim zincirlerindeki standartlar denetlenemiyor.
İktidar, yargı sistemini normalleştirmek için referandum da dâhil olmak üzere çok önemli adımlar attı.
Kabul etmek gerekir ki çok büyük bir başarıdır. Fakat henüz yolun başıdır.
Dışarıda büyük bankalar battı, bizdekiler tarihi kârlar yazdılar. Ne hikmetse bu fahiş kârlılık ticarete, üretime ve imalata yansımadı.
Sanayi üretimindeki artış büyük bir başarı gibi sunuldu ama bu sanayinin hammadde ile çalıştığı gözden kaçtı.
Sanayimizin ihtiyacı olan yirmi milyon ton hammaddenin bu topraklarda neden üretilmediğini ise hiç anlayamadık.
İktidar Partisi bürokrasinin direnci yüzünden sakat vergi sistemini değiştiremedi ve ancak af çıkartabildi.
Hâlbuki bu çarpık vergi sistemi yüzünden ülke ekonomisinin neredeyse yarısı kayıtdışı çalışıyor.
Demektir ki; sürekli af ihtiyacı her beş yılda bir yeniden gündeme gelecektir.
Başta et olmak üzere bakliyat, sebze ve tahıl piyasalarında birkaç manipülatörün bir araya gelip fiyatları uçurması veya ortalıkta tonlarca zehirli gıda maddesinin dolaşmasına da müdahale edilemiyor.
Kapalı kutuya dönüşmüş enerji işlerinin dosyaları açılamıyor. Gümrüklerdeki rüşvet sorunu da hükümetler arasında miras gibi devrediliyor.
Ekonomideki idare-i maslahat da bir nevi statüko demektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.