Yolsuzluk ''olta''sı

Yolsuzluk ''olta''sı

Şimdilik arkası gelmeyen WikiLeaks belgelerinin ilk dalgasında Türkiye ile ilgili olarak öne çıkarılan iddialarda AKP iktidarına yönelik olanların ağırlıklı yer tutması, öylesine gelişen rastgele bir durum olmasa gerek.

Bize öyle geliyor ki, Türkiye’nin seçim sürecine girdiği bir aşamada gündemi bu yolsuzluk iddialarına kaydırmak için sistemli bir plan var.

Meclisteki bütçe görüşmelerinden kamuoyuna yansıyan ve manşetlere taşınan konunun, Kılıçdaroğlu tarafından seslendirilen Kayseri odaklı iddialar olması da planın bir parçası gibi.

İddialarda adı geçen bazı kişilerin Ergenekon sanıkları olması da manidar ve düşündürücü.

CHP liderine Başbakanın “Çaktın yine” cevabı ve Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanının “İki dakikaya on yalan sığdırdı” suçlaması ilgili haberlerde yer alıyor, ancak bu açıklamalar da iktidar odaklı bir yolsuzluk dosyasının yan unsurları olarak bu gündeme katkıda bulunuyor.

Bunun sonucu ise yine Kılıçdaroğlu’nun “Erdoğan oltaya takıldı” sözünde ifadesini buluyor.

WikiLeaks belgelerinde Başbakan için ortaya atılan “İsviçre bankalarında sekiz gizli hesabı var” iddiası için de benzer durum söz konusu.

İlginç bir şekilde Sözcü ve Taraf gazetelerine aynı ifadelerle manşet olan bu iddiaya Başbakanın verdiği sert tepki, muhtemelen bu konuyu bilmeyenlerin dahi haberdar olmasını sağladı.

Burada iktidar açısından zor bir durum var.

Kendisini yıpratmak için ortaya atıldığını düşündüğü iddiaları elbette yalanlamak zorunda.

Ama bunu yaparken, zaten sekiz yıldır tam olarak hakimiyet sağlayamadığı gündemin elinden kayıp, yolsuzluk gibi nahoş bir konuya odaklanmasına istemeden de olsa katkı sağlıyor durumuna düşmek, son derece sıkıntılı bir iş.

Cevap vermeseler, kabullenmiş gibi olacaklar.

Cevap verdiklerinde ise olayı bir de onlar büyütmüş ve duymayanların da duymasını sağlamış durumuna düşecekler. Verdikleri cevapların kimi ne ölçüde ikna edeceği de ayrı bir konu.

Velhasıl, iktidar için çok zorlu bir ikilem.

İTO için ortaya atılan ve Başkanının 37 gün tutuklu kalmasına yol açan rüşvet iddiaları, adı karışan Yargıtay üyeleri üzerinden yüksek yargıyı da ve paralel şekilde de iktidarı da yaralayıp iz bırakan bir gelişme olarak, yolsuzluk eksenli bir zincirin önemli halkalarından biri değil mi?

Çok büyük ihtimalle, başında bulunduğu kurumun kaşarlanmış bazı unsurlarının da katkı sağladığı bir komploya kurban giden İTO Başkanı nihayet serbest, ama olayın izleri duruyor.

AKP bundan önce Genel Başkan Yardımcıları Şaban Dişli ve Dengir Mir Mehmet Fırat gibi önemli isimleri, yine benzer iddialar sebebiyle vitrinden çekip arkaplana kaydırmak zorunda kalmıştı. Hattâ Fırat, Kılıçdaroğlu ile katıldığı bir TV programından kısa süre sonra çekilmişti.

Keza yolsuzluk iddialarının gündeme geldiği bazı il ve ilçelerdeki teşkilât kadrolarında genel merkez operasyonları yapılmış ve çok fazla bir iz bırakmalarına izin vermeden iş kapatılmıştı.

Ancak girdiğimiz süreçte, anamuhalefetin farklı bir hazırlığa girdiğini, epeyce dosya biriktirdiğini ve bunları belli bir strateji çerçevesinde peyder pey gündeme getirmeye niyetli olduğunu düşündüren hayli ciddî işaretler söz konusu.

CHP lideri iki ay önce medya yöneticileriyle buluşmasında da bunun sinyallerini vermişti.

Görünen o ki, CHP kurultay dönemecini kazasız belâsız atlatabilirse, sonrasındaki stratejisini özellikle bu konular üzerine bina edip, iktidarı yolsuzluk iddialarıyla yıpratmaya çalışacak.

Kayseri ile yaptığı ilk denemeden umduğu sonucu almış olmalı ki, “Oltaya takıldılar” diyor.

Bakalım, AKP bundan sonra ne yapacak? Tek tek iddiaları çürütmeye yoğunlaşarak “gündemin yolsuzluğa kaydırılması” tuzağına mı düşecek, yoksa başka alanlardaki atraksiyonlarla kendi gündemini hakim kılma çabasına mı girecek? Ve bu gayretinde başarılı olabilecek mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi